92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Silkinme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. kendine gelip kurtulmak
1. Sebepsiz duyduğu bu kederden bir türlü silkinip sıyrılamıyor.
1. Sebepsiz duyduğu bu kederden bir türlü silkinip sıyrılamıyor.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üstünü silkmek
2. Ani bir hareketle, korkuyla vücudu sarsılmak, silkelenmek
1. Kadın birden silkinerek gözlerini açıyor, hemen baş ucunda Seyfi'yi görünce şaşırıyor.
1. Kadın birden silkinerek gözlerini açıyor, hemen baş ucunda Seyfi'yi görünce şaşırıyor.
3. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Bir şeyi üstünden atmak, ondan kurtulmak
1. her türlü ilgisini kesmek
1. Çocuğun olmazsa bir gün bu herif seni silkip atar.
1. Çocuğun olmazsa bir gün bu herif seni silkip atar.
1. isim , isim , isim , isim , Silkmek işi
2. İri doğranmış kabak, patlıcan vb. sebzelerle yapılan et yemeği
1. Patlıcan silkmesi.
1. Patlıcan silkmesi.
3. spor , spor , spor , spor , Halterde ayakları açarak halteri önce omuz üstüne sonra baş üstüne, dirsekleri bükmeden kaldırma biçimi
1. -i , -i , -i , -i , Üstündeki şeyleri düşürmek veya temizlemek için bir şeyi kuvvetle sallamak, sarsmak
1. Eline geçen her şeyi silkip akrepler varmış gibi bakıyor.
1. Eline geçen her şeyi silkip akrepler varmış gibi bakıyor.
2. Ani bir hareketle sarsmak
1. Sağ elini silkerek yana doğru eğildi.
1. Sağ elini silkerek yana doğru eğildi.
sille tokat
1. isim , isim , isim , isim , Elin iç yüzüyle vurulan tokat
1. Adam keçinin gerisine hafif bir sille indirdi.
1. Adam keçinin gerisine hafif bir sille indirdi.
Lisan : Farsça sīlī
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Döverek, tokatlayarak
1. Koskoca ve bomboş salonda o türlü burun burunayız ki mutlaka ya konuşmamız yahut sille tokat birbirimize girmemiz lazım.
1. Koskoca ve bomboş salonda o türlü burun burunayız ki mutlaka ya konuşmamız yahut sille tokat birbirimize girmemiz lazım.
2. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Kazık
1. Şimdi yaşıtlarından yediği sille tokadın âlâsını yedirtirdi ona İstanbul.
1. Şimdi yaşıtlarından yediği sille tokadın âlâsını yedirtirdi ona İstanbul.
1. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Aşırı ve bayağı biçimde süslenip boyanmış kadın
silme kalıbı, silme makinesi, silme tahtası, tespihli silme
1. isim , isim , isim , isim , Silmek işi
1. Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu.
1. Taşlarımız öyle güzel parlardı ki o parlaklığı görme uğruna bütün gün sürekli silmeyi bile düşündüğüm olurdu.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Ağzına kadar, sıvama, lebalep
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Baştan aşağı, tam olarak, tamamen
1. O çağlarda saraylar, konaklar, yalılar silme cariyedir.
1. O çağlarda saraylar, konaklar, yalılar silme cariyedir.
4. mimarlık , mimarlık , mimarlık , mimarlık , Duvar, tavan vb. yerlerde yapılan kabartma kenar
1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , İnce madenî plaka üzerine oyulan ve taş yüzeyinde silme işlemini ayarlamaya yarayan alet
1. isim , isim , teknik , teknik , isim , isim , teknik , teknik , Profil, kaval çubuk vb. maddelerin silme işleminde kullanılan makine
1. isim , isim , isim , isim , Ölçeğe tepeleme doldurulan tahılın üst yüzeyinin ölçekle aynı düzeye getirilmesi için kullanılan tahta
sil baştan
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyin ıslaklığını gidererek kuru duruma getirmek
1. Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi.
1. Terlemiş gibi alnını elinin tersiyle sildi.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Üzerine genellikle bir bez sürterek tozlarını, kirlerini almak veya parlatmak
1. Türküler çağırarak tahta siliyorlar.
1. Türküler çağırarak tahta siliyorlar.
3. Bir yazı, çizgi vb.ni kazıyarak veya sürterek yok etmek
1. Daktilo yanlışlarını iğneyle kazıyarak sildi.
1. Daktilo yanlışlarını iğneyle kazıyarak sildi.
4. Tahta malzemeyi makineyle düzgün ve pürüzsüz hâle getirmek
5. -i , -i , -den , -den , -i , -i , -den , -den , Üzerini çizerek atmak, yok etmek
1. Defterden adını silmişler.
1. Defterden adını silmişler.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İlişkisini koparmak, yok saymak
7. -i , -i , -den , -den , mecaz , mecaz , -i , -i , -den , -den , mecaz , mecaz , Üstünlük göstererek o alanda üstün olanları ikinci plana atmak
1. Takımı sahadan silmek.
1. Takımı sahadan silmek.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ortadan kaldırmak, yok etmek veya gidermek
1. Senin gözlerin gönlümü dolduran kara düşünceleri silecek, beni korkulardan kurtaracaktır.
1. Senin gözlerin gönlümü dolduran kara düşünceleri silecek, beni korkulardan kurtaracaktır.
silo yemi
1. isim , isim , isim , isim , Tahıl vb. ürünlerin korunduğu, saklandığı veya depolandığı, genellikle silindir biçiminde ambar
Lisan : Fransızca silo
Telaffuz : si'lo, l ince okunur