92406 kayıt bulundu.
1. zorluk veya yoksulluk içinde yaşamak
1. İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik.
1. İki ateş arasında epeyce sıkıntı çektik.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntısı olan
2. Sıkıntı veren, çileli, kasvetli, meşakkatli, mukassi
1. Sıkıntılı, heyecanlı günler yaşıyoruz fakat endişeli değiliz, korkmuyoruz.
1. Sıkıntılı, heyecanlı günler yaşıyoruz fakat endişeli değiliz, korkmuyoruz.
1. tedirgin, rahatsız eden bir durumda bulunmak
1. Bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz.
1. Bir derdi, bir sıkıntısı olup da öyle susup durduğu akşamlar bile yanında bulunmaktan hoşlanıyoruz.
2. işemesi gerekmek, sıkışmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntısı olmayan
2. Sıkıntı vermeyen, meşakkatsiz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Parlak, pırıl pırıl
1. Her taraf şıkır şıkır ayna içindeydi.
1. Her taraf şıkır şıkır ayna içindeydi.
1. canlı bir biçimde oynamak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , çok sevinmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birbirine çarpan metal nesneler şıkırtı sesi çıkarmak
1. Demir gagalı geveze leylekler gibi durmadan şıkırdayan makamları dinliyordum.
1. Demir gagalı geveze leylekler gibi durmadan şıkırdayan makamları dinliyordum.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Aydınlanmak, parlamak
1. -i , -i , -i , -i , Şıkırtılı ses çıkartmak
1. Boncuklu kapıyı şıkırdatarak eczaneye girdi.
1. Boncuklu kapıyı şıkırdatarak eczaneye girdi.
1. isim , isim , isim , isim , Şıkırdama sonucu çıkan sesin adı
1. Birden denizin oradan, öteden su şıkırtısına benzer bir ses çalınıyor kulağına.
1. Birden denizin oradan, öteden su şıkırtısına benzer bir ses çalınıyor kulağına.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok sıkışık, kalabalık
1. Sinirleri sıkış tıkış bir dolmuşun içinde oturup kalamayacak kadar gerilmişti.
1. Sinirleri sıkış tıkış bir dolmuşun içinde oturup kalamayacak kadar gerilmişti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıkışma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Sıkışma özelliği bulunmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkışmış bir durumda olan
1. Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?
1. Size bu kadar ücreti niye ödemekteyiz, böyle sıkışık anlarımızda?