92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Gezinti yeri
1. Bu Osmanlı prensini de 1910 sularında İstanbul'un bir seyranlığında görmüştüm.
1. Bu Osmanlı prensini de 1910 sularında İstanbul'un bir seyranlığında görmüştüm.
1. bir yerden başka bir yere gitmek için yola çıkmak
2. eğlenmek üzere gözlemek, bakmak
1. Seyrimize çıktınız değil mi? Yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah!
1. Seyrimize çıktınız değil mi? Yürek soğutuyorsunuz değil mi? Allah sizi bizden besbeter etsin inşallah!
1. bir şeye kendini vererek bakmak
1. Sanki Rumeli baştan başa bir arena idi ve Avrupa siyaset adamları da birer Roma imparatoru gibi mermerden localarına kurulmuşlar, oradaki olumlu güreşleri seyre dalmışlardı.
1. Sanki Rumeli baştan başa bir arena idi ve Avrupa siyaset adamları da birer Roma imparatoru gibi mermerden localarına kurulmuşlar, oradaki olumlu güreşleri seyre dalmışlardı.
1. -i , -i , -i , -i , Seyretme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Buradan hem aşağı obayı hem yukarı obayı rahatça seyredebiliyordu.
1. Buradan hem aşağı obayı hem yukarı obayı rahatça seyredebiliyordu.
Lisan : Arapça seyr + Türkçe edebilmek
Telaffuz : se'yredebilmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Seyretme işine konu olmak
Lisan : Arapça seyr + Türkçe edilmek
Telaffuz : se'yredilmek
1. -i , -i , -i , -i , Seyretmek
1. Hele şu perdeyi de seyredivereyim öyle, dedim ve oturdum oturduğum yerde.
1. Hele şu perdeyi de seyredivereyim öyle, dedim ve oturdum oturduğum yerde.
Telaffuz : seyredi'vermek
seyrek otlatma
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Benzerleri veya parçaları arasında çok aralık bulunan, aralıklı, sık karşıtı
1. Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı.
1. Öğle vapurlarının seyrek ahalisi içinden sıyrıldı, koşarak merdivenleri çıktı.
2. Çok bulunmayan, az rastlanan, nadir
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Aralıklı olarak, aralıklı bir biçimde, arada sırada, binde bir, nadir, nadiren, bayramdan bayrama, bayramda seyranda
1. isim , isim , isim , isim , Otlayan hayvanların, genellikle koyun ve keçilerin, mera üzerine seyrek bir biçimde dağıtılarak, birbirini rahatsız etmeden çobanlar tarafından otlatılması
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Biraz seyrek, seyrek bir biçimde
Telaffuz : seyre'kçe
1. isim , isim , isim , isim , Seyrekleşmek durumu
1. Manda ve öküz koşulmuş yük arabalarının seyrekleşmesini beklemek lazımdı.
1. Manda ve öküz koşulmuş yük arabalarının seyrekleşmesini beklemek lazımdı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Seyrek duruma gelmek, seyrelmek
1. On gün sonra gelen giden seyrekleşti.
1. On gün sonra gelen giden seyrekleşti.
1. isim , isim , isim , isim , Seyrekleştirme işi
1. Buluşmaları seyrekleştirdiler. Bu seyrekleştiriş, ikisinin de ateşini arttırmaktan başka bir şeye yaramadı.
1. Buluşmaları seyrekleştirdiler. Bu seyrekleştiriş, ikisinin de ateşini arttırmaktan başka bir şeye yaramadı.
1. isim , isim , isim , isim , Seyrek olma durumu, nadirlik
1. Armut ağaçlarının seyrekliğinde kurulu çadırlar, ay ışığında yalnızlaşıyordu.
1. Armut ağaçlarının seyrekliğinde kurulu çadırlar, ay ışığında yalnızlaşıyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Seyrekleşmek
1. Gelip gidişleri giderek seyreldi ve bir zaman sonra tümüyle yitti Ercan.
1. Gelip gidişleri giderek seyreldi ve bir zaman sonra tümüyle yitti Ercan.
1. sıfat , sıfat , kimya , kimya , sıfat , sıfat , kimya , kimya , Seyreltilmiş olan, derişik karşıtı
1. Seyreltik sülfürik asit.
1. Seyreltik sülfürik asit.