Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ses seda çıkmamak
Anlamı:

1. haber çıkmamak

Örnek:

1. Çok uzak ama pek çok uzak birkaç akrabadan ses seda çıkmadı.

1. Çok uzak ama pek çok uzak birkaç akrabadan ses seda çıkmadı.

2. hiçbir tepki görülmemek


ses seda kesilmek (veya kalmamak)
Anlamı:

1. hiçbir ses duyulmamak

Örnek:

1. Sanki bütün dünyada ses seda kesilmişti.

1. Sanki bütün dünyada ses seda kesilmişti.


ses seda yok
Anlamı:

1. `hiç haber gelmedi` anlamında kullanılan bir söz


ses soluk
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Patırtı, gürültü

2. Haber

Örnek:

1. Oğlundan bir aydır ses soluk yoktu.

1. Oğlundan bir aydır ses soluk yoktu.


ses telleri
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Gırtlak duvarında her iki tarafta bulunan ve arasından geçen havanın titreşmesiyle sesin oluşmasını sağlayan organlar


ses türemesi
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir sözün aslında bulunmayan bir ünlü veya ünsüzün sonradan türemesi: urmak > vurmak, hükm > hüküm gibi


ses uyumsuzluğu
Anlamı:

1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Bazı sözlerde, söz öbeklerinde, boğumlanma yerleri aynı veya birbirine yakın seslerin tekrarlanması sonucu söyleyişin güçlüğe uğraması, kulağı rahatsız etmesi, kakışma, ses kakışması, tenafür, kakofoni


ses uyumu
Anlamı:

1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ünlü ve ünsüz uyumu


ses vermek
Anlamı:

1. herhangi bir sesi çıkarmak

Örnek:

1. Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler.

1. Üç defa ses veren bir küçük çanın altından bahçeye girdiler.

2. bir çağrıya karşılık vermek

Örnek:

1. Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir

1. Her biri bir türlü feryada başlar / Güller seda verir, bağlar ses verir


ses yitimi
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ses tellerinin çeşitli sebeplerle işleyememesi yüzünden sesin kısılıp yok olması, afoni


ses yolu
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Sesin oluşması için akciğerlerden gelen havanın gırtlak, burun veya ağızda izlediği yol

2. sinema , sinema , sinema , sinema , Bir ses kuşağında yer alan, ses titreşimlerinin görüntülerini taşıyan bir veya birkaç dar yol


ses yönetmeni
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Radyo ve televizyon yayınlarında ses düzenini sağlamakla görevli kimse, tonmayster


şeşbeş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Zarla oynanan oyunlarda atılan zarlardan birinin altı, öbürünün beş gelmesi


Telaffuz : şe'şbeş

sesçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Radyoda, televizyonda ses kaydı yapan ve yayın sırasında ses düzenini ayarlayan teknik görevli


şeşcihar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Zarla oynanan oyunlarda atılan zarlardan birinin altı, öbürünün dört gelmesi


Lisan : Farsça şeş + çehār

Telaffuz : şe'şciha:rı

sesçil

İlgili Kelimeler:

sesçil alfabe, sesçil yazım

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sesleri bütün özellikleri ve ayrıntılarıyla gösteren, fonetik


sesçil alfabe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir konuşmanın ses özelliklerini ayrıntılı olarak gösteren alfabe


sesçil yazım
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kelimelerin seslendirilişteki değerlerini olduğu gibi yansıtan yazı


sesçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sesçinin yaptığı iş


sesi ayyuka çıkmak
Anlamı:

1. çok yüksek sesle bağırmak


şeşi beş görmek
Anlamı:

1. alay yollu , alay yollu , alay yollu , alay yollu , yanlış görmek

Örnek:

1. Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz.

1. Asıl âşığın gözü şeşi beş görür, kulağı Mısır'daki sağır sultanın duyduğunu bile duymaz.


sesi çıkmamak (veya kesilmek)
Anlamı:

1. bir şey söylemeyerek susmak


Ön Takı : (birinin)

sesi soluğu çıkmamak (veya kesilmek)
Anlamı:

1. sesi çıkmamak

Örnek:

1. Koskoca adam eriyiverdi sanki, sesi soluğu çıkmazdı.

1. Koskoca adam eriyiverdi sanki, sesi soluğu çıkmazdı.


Ön Takı : (birinin)

sesini çıkarmamak
Anlamı:

1. bir şey üzerindeki düşüncesini söylememek

Örnek:

1. Sesini çıkarmadı. Mütevekkil bir hâli vardı.

1. Sesini çıkarmadı. Mütevekkil bir hâli vardı.


sesini kesmek
Anlamı:

1. söylemekteyken susmak