Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sen ben davası (veya kavgası)
Anlamı:

1. bir konuda anlaşmazlığa düşüldüğünü anlatan bir söz

Örnek:

1. Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler.

1. Nihayeti bulunmaz bir sen ben davasına düşmüşler.


sen bilirsin
Anlamı:

1. `nasıl uygun bulursan öyle yap` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Kuşağından mendilini çıkarıp gözyaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi.

1. Kuşağından mendilini çıkarıp gözyaşlarını sildi. -Ya Rabbi sen bilirsin, ya Rabbi sen bilirsin diye söylendi.


sen giderken ben geliyordum
Anlamı:

1. `ben bu işi senden önce yaptım` anlamında kullanılan bir söz


şen olmak
Anlamı:

1. neşelenmek, sevinmek, mutlu olmak

Örnek:

1. Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.

1. Sizler gidin, genç kızların türküsüyle şen olun.


sen sağ, ben selamet
Anlamı:

1. iyi veya kötü bir sonuçla biten bir iş karşısında artık yapacak bir şey kalmadığını anlatan bir söz


şen şakrak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok neşeli, şakrak, şen şatır

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok neşeli, şakrak, şen şatır bir biçimde

Örnek:

1. Hepsi şen şakrak, sesli sesli gülüşerek, haykırışarak denizden geliyorlar.

1. Hepsi şen şakrak, sesli sesli gülüşerek, haykırışarak denizden geliyorlar.


şen şatır
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , zarf , zarf , sıfat , sıfat , zarf , zarf , Şen şakrak

Örnek:

1. Halk baharları ve yazları, dolmalarla, helvalarla gidip akşamı eder, şen şatır dönerlermiş.

1. Halk baharları ve yazları, dolmalarla, helvalarla gidip akşamı eder, şen şatır dönerlermiş.


sen zot ben zot, ata kim vere ot
Anlamı:

1. `herkes kendisini buyurucu durumda görür ve iş yapmakla yükümlü saymazsa ortadaki işi kim yapar?` anlamında kullanılan bir söz


sena

İlgili Kelimeler:

hamdüsena, methüsena

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Övme


Lisan : Arapça s̱enā

Telaffuz : sena:

şenaat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İğrençlik, kötülük, alçaklık

Örnek:

1. Bir müsteşarı elinde bulundurmak için her türlü şenaate katlanabileceğine inanmıyordu.

1. Bir müsteşarı elinde bulundurmak için her türlü şenaate katlanabileceğine inanmıyordu.


Lisan : Arapça şenāʿat

Telaffuz : şena:at

senarist
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Senaryocu


Lisan : Fransızca scénariste

senaryo

İlgili Kelimeler:

çekim senaryosu, çevirim senaryosu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tiyatro oyunu, piyes, film, dizi film vb. eserlerin sahnelerini ve akışını gösteren yazılı metin

Örnek:

1. Kusursuz bir senaryoyu adım adım oynuyor.

1. Kusursuz bir senaryoyu adım adım oynuyor.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir olayı başka bir yöne, bir amaca ulaştırmak için uydurulan yalan

Örnek:

1. Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak.

1. Kurcalamazsam belki de çok iyi hazırlanmış bir senaryoyu bana gerçek diye yutturacak.


Lisan : Fransızca scénario

Telaffuz : sena'ryo

senaryocu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Senaryo yazarı kimse, senarist


senaryoculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Senaryo yazarlığı


senato
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı ülkelerde yaş ve eğitimlerine göre seçilmiş parlamento üyelerinden oluşan meclis

2. Üniversite yasasına göre seçilen ve rektör başkanlığında toplanan yüksek karar organı

3. Senatörlerin toplandıkları yer

4. tarih , tarih , tarih , tarih , Eski Roma'da özellikle soylulardan oluşan yöneticiler meclisi


Lisan : İtalyanca senato

Telaffuz : sena'to

senatör

İlgili Kelimeler:

temelli senatör

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Senato üyesi


Lisan : Fransızca sénateur

senatörlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Senatör olma durumu

2. Senatörün görevi veya makamı


sence
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sana göre, senin düşüncene göre


Telaffuz : se'nce

sendeleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sendelemek işi


sendelemek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Dengesi bozularak düşecek gibi olmak, adımlarını şaşırmak

Örnek:

1. İkimiz de birbirine sarılmış sarhoşlar gibi bir sağa bir sola sendeliyorduk.

1. İkimiz de birbirine sarılmış sarhoşlar gibi bir sağa bir sola sendeliyorduk.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir olay karşısında ne yapacağını şaşıracak kadar sarsılmak

Örnek:

1. Bu haberi alınca fena hâlde sendeledi.

1. Bu haberi alınca fena hâlde sendeledi.


sendeletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sendeletmek işi


sendeletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sendeleme işini yaptırmak


sendeleyiş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sendeleme işi


senden
Anlamı:

1. birisi tarafında olan (kimse)


şendere
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kaplamacılıkta kullanılan ince tahta

2. Fıçı kaburgası

3. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Tekir cinsinden bir balık