92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Şehirleşmek işi
2. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Özellikle sanayinin gelişmesi sonucu nüfusun şehirlerde toplanması ve şehir alanlarının genişlemesi süreci
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Köy, kasaba büyüyerek şehir durumuna gelmek, kentleşmek
başşehirli
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Şehir halkından olan, kentli
1. Şuraya buraya konmuş sıralara bilhassa yaşlı şehirliler oturur.
1. Şuraya buraya konmuş sıralara bilhassa yaşlı şehirliler oturur.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Şehre yerleşip şehir şartlarına uyar duruma gelmek
1. isim , isim , isim , isim , Şehirli olma durumu
1. Kalbinde garip bir şehirlilik gururu vardı.
1. Kalbinde garip bir şehirlilik gururu vardı.
görev şehidi, vazife şehidi
1. isim , isim , isim , isim , Kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölen kimse
1. Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü. Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
1. Ey mavi göklerin kızıl ve beyaz süsü. Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Lisan : Arapça şehīd
1. kutsal bir ülkü veya inanç uğrunda ölmek
1. Biraz sonra Veysel'in arkadaşlarından biri daha şehit oldu.
1. Biraz sonra Veysel'in arkadaşlarından biri daha şehit oldu.
2. Arkadaşı, düşmanlarla cenge varır ve şehit düşer.
2. Arkadaşı, düşmanlarla cenge varır ve şehit düşer.
1. isim , isim , isim , isim , Gaziantep iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : şehi'tkâ:mil
1. isim , isim , isim , isim , Şehit olma durumu
1. Ölenler şehitlik mertebesini ihraz eyler.
1. Ölenler şehitlik mertebesini ihraz eyler.
2. Şehitlerin gömüldüğü mezarlık, meşhet
1. Sağ tarafımızda eski bir mezarlığın servileri altında taze bir şehitlik vücuda getirmişler.
1. Sağ tarafımızda eski bir mezarlığın servileri altında taze bir şehitlik vücuda getirmişler.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yanıltı
Lisan : Arapça sehv
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kusurlu sayılmayacak kadar hafif şaşı (göz)
1. Çakır Emine'nin şehla olan gözünün tarafındaki yanağına elimin tersiyle tokadı yapıştırdım.
1. Çakır Emine'nin şehla olan gözünün tarafındaki yanağına elimin tersiyle tokadı yapıştırdım.
Lisan : Arapça şehlāʾ
Telaffuz : şehla:, l ince okunur
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Hükümdarların niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış manzume
2. Manzum olarak yazılmış tarih
Lisan : Farsça şeh + nāme
Telaffuz : şehna:me
1. isim , isim , isim , isim , Şehname yazarı
2. tarih , tarih , tarih , tarih , Osmanlılarda vakanüvisliğin kuruluşundan önce devletin resmî tarih yazarı
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Şehnamecinin yaptığı iş
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir makam adı
Lisan : Farsça şehnāz
Telaffuz : şehna:z
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinin eski makamlarından birinin adı
Lisan : Farsça şehnāz + bū-selīk
Telaffuz : şehna'zbu:selik
zigon sehpa, fiskos sehpası, idam sehpası
1. isim , isim , isim , isim , Üstüne bir şey koymaya yarayan ayaklı destek, çatkı
2. Küçük masa
3. Darağacı
4. Ressamın üzerinde çalıştığı tablosunu yerleştirdiği genellikle tahtadan yapılmış destek
Lisan : Farsça se + pā
Telaffuz : sehpa:
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde, bugünkü belediye zabıtası görevini yapan, şehrin temizlik ve güzelliğiyle ilgilenen yerel yönetim
2. Belediye
Telaffuz : şe'hrema:neti