Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ay ışığında ceviz silkilmez
Anlamı:

1. `yeterli olmayan koşullarda yapılan işlerden, beklenilen verim alınamaz` anlamında kullanılan bir söz


ay karanlığı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bulutlar arkasında kalan ayın yansıttığı hafif ışık


ay modülü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gözlem araçlarını içinde taşıyan, ay araştırmaları için kullanılan ve ay yüzüne yumuşak iniş yapan araç, ay örümceği


ay örümceği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ay modülü


ay parçası
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çok güzel (kadın veya kız)


ay takvimi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ay'ın gökyüzündeki görünen hareketine ve evrelerine göre düzenlenen takvim, kamerî takvim


Ay tutulması
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Güneş, Dünya, Ay dizilişinde ayın uygun koşullarda dünya gölgesine girmesi sonucu kararması, husuf


ay var yılı besler, yıl var ayı beslemez
Anlamı:

1. `öyle zaman olur ki bir aylık kazanç insanı bir yıl geçindirir, öyle zaman da olur ki bir yıllık kazanç bir ay geçindirmeye yetmez` anlamında kullanılan bir söz


ay yıldız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Türk bayrağındaki ayça ve beş ışınlı yıldızdan oluşmuş simge


ay yılı
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Ay'ın Dünya çevresinde on iki kez dolanmasıyla geçen 354 gün 8 saatlik süre, kamerî yıl


aya

İlgili Kelimeler:

el ayası, köpekayası, yaprak ayası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elin parmak dipleriyle bilek arasındaki iç bölümü, avuç içi

2. Ayak tabanı

3. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Yaprakların düz ve parlak bölümü


ayağa düşmek
Anlamı:

1. ilgisiz ve yetkisiz kimseler karışmak

2. artık her yerde bulunabilir olmak

Örnek:

1. Bu ürünler ayağa düştü.

1. Bu ürünler ayağa düştü.


Ön Takı : (bir şey)

ayağa fırlamak
Anlamı:

1. hızla ayağa kalkmak

Örnek:

1. Derken balıkçı öfkeyle ayağa fırladı, kafese kapatılmış bir kaplan gibi dolandı güvertede.

1. Derken balıkçı öfkeyle ayağa fırladı, kafese kapatılmış bir kaplan gibi dolandı güvertede.


ayağa kaldırmak
Anlamı:

1. telaş ve heyecana düşürmek


ayağa kalkmak
Anlamı:

1. ayakları üzerinde durmak, dikilmek

Örnek:

1. Yeniden ayağa kalkıyorum, pencereye kadar gidiyorum.

1. Yeniden ayağa kalkıyorum, pencereye kadar gidiyorum.

2. hasta iyi olmak, iyileşmek

3. saygı göstermek için oturma durumundan ayaküzeri durumuna geçmek

4. harekete geçmek

Örnek:

1. O gün yer yerinden oynadı, bütün İstanbul'a ayağa kalkmıştı.

1. O gün yer yerinden oynadı, bütün İstanbul'a ayağa kalkmıştı.

5. isyan etmek

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , telaşlanmak, telaşa kapılmak, heyecanlanmak

Örnek:

1. Bütün kahve halkı ayağa kalkıyor.

1. Bütün kahve halkı ayağa kalkıyor.


ayağı (veya ayakları) dolaşmak
Anlamı:

1. yürürken telaştan ayakları birbirine takılmak


ayağı (veya ayakları) suya ermek
Anlamı:

1. bir gerçeği anlayarak aklı başına gelmek


ayağı alışmak
Anlamı:

1. bir yere sürekli gitmek

Örnek:

1. Ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder.

1. Ayağı buraya alışmasın, sonra yabancı misafirler varken de gelir, beni rezil eder.


ayağı almak
Anlamı:

1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halay oyunlarında ayağı tempoya uydurmak


ayağı bağlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Serbest hareket edemeyen

Örnek:

1. Feride şimdi bir başkasının karısı. Biçarenin ayağı bağlı.

1. Feride şimdi bir başkasının karısı. Biçarenin ayağı bağlı.


ayağı düşmek
Anlamı:

1. yolu düşmek


Ön Takı : (bir yere)

ayağı düze basmak
Anlamı:

1. güçlükleri yenerek ilerisinden korkmayacak bir duruma girmek


ayağı gitmemek
Anlamı:

1. gitmek istememek

2. oynarken çalınan oyun havasının ritmine uygun hareket edememek


ayağı ile gelmek
Anlamı:

1. kendi isteğiyle gelmek

2. emek çekilmeden elde edilmek


ayağı uğurlu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Geldiği yere uğur getirdiğine inanılan (kimse)