92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Oyalanmasını sağlamak
2. Acısını hafifletmek, acısını unutturmak, teselli etmek
1. Camları kapanmış bir arabanın yumuşak kadife minderleri, o çıplaklığa karşı, zavallı adamı avunduruyordu.
1. Camları kapanmış bir arabanın yumuşak kadife minderleri, o çıplaklığa karşı, zavallı adamı avunduruyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyle uğraşarak acısını unutmak, sıkıntılardan uzaklaşmak, teselli bulmak, müteselli olmak
1. Ne de olsa amcam, ya bir yabancıya varsa ne yapacaktık diye avunuyordu.
1. Ne de olsa amcam, ya bir yabancıya varsa ne yapacaktık diye avunuyordu.
2. Oyalanmak
1. Dünyadan bezmiş bir hâli var, hiçbir şeyle avunamıyor.
1. Dünyadan bezmiş bir hâli var, hiçbir şeyle avunamıyor.
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Hayvan gebe kalmak
1. isim , isim , isim , isim , İnsanı avutan şey, oyalanacak şey, avunç, avunma
1. İnsanoğlu durumu bozulunca ille bir yerden bunun avuntusunu arayıp buluyor.
1. İnsanoğlu durumu bozulunca ille bir yerden bunun avuntusunu arayıp buluyor.
2. Teselli
1. Aldanışta avuntuyu bulmak bir rakı kadehinin içinde boğulup ölmek gibi bir şeydir.
1. Aldanışta avuntuyu bulmak bir rakı kadehinin içinde boğulup ölmek gibi bir şeydir.
3. Acı bir olayı unutturmaya çalışma, acısını hafifletme, avunma, avunç
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Avunma işi yapılmak
1. Bunun için de âdemoğlunun çektiği üzüntüye karşılık avunulacak hiçbir şey yok.
1. Bunun için de âdemoğlunun çektiği üzüntüye karşılık avunulacak hiçbir şey yok.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak avunmak
Telaffuz : avunu'vermek
avurt ünsüzü, art avurt, ön avurt
1. isim , isim , isim , isim , Yanağın ağız boşluğu hizasına gelen bölümü
1. yanağın iç tarafındaki boşluğu su veya havayla doldurup şişkin duruma getirmek
1. Biri avurtlarını şişirip dümbelek çalmaya, diğeri zurna üflemeye başlar.
1. Biri avurtlarını şişirip dümbelek çalmaya, diğeri zurna üflemeye başlar.
1. beceremeyeceği şeyleri becerebilecekmiş gibi konuşmak
2. korkutucu sözler söylemek
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Dil ucunun ön damağa veya art damağa çarpmasından oluşan ve dilin yanlarından akan ses: Dil, bel, el, dal, bal, al kelimelerindeki l ünsüzü gibi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Büyüklenmek, çalım satmak
2. Yüksekten atmak
1. çok zayıfladığı yüzünden belli olmak
1. Hüdai, Bayram'ın avurtları çökmüş solgun yüzüne bakarak bir varsayım yapmıştı.
1. Hüdai, Bayram'ın avurtları çökmüş solgun yüzüne bakarak bir varsayım yapmıştı.
1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Çalım satan, yüksekten atan
Avustralya karatavuğu
1. isim , isim , isim , isim , Dünya üzerinde yer alan kıtalardan biri
2. Bu kıtada yer alan bir ülke
Özel: Evet
Telaffuz : avustra'lya
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Serçegillerden, erkeğinin kuyruğu lir biçiminde ve çok süslü bir Avustralya kuşu (Maenura superba)
1. isim , isim , isim , isim , Avustralya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse
Özel: Evet
1. isim , isim , isim , isim , Avusturya halkından veya bu halkın soyundan olan kimse
Özel: Evet
1. -i , -i , -i , -i , Avutma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Olmuyor, olmuyor, at da onu nihayet bir dereceye kadar avutabiliyor.
1. Olmuyor, olmuyor, at da onu nihayet bir dereceye kadar avutabiliyor.
2. Avutma becerisi bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Avutmak işi, teselli
1. Dün hırçınlık anımızda bizi avutmaya bir şeker yeterdi.
1. Dün hırçınlık anımızda bizi avutmaya bir şeker yeterdi.