92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Bir satıcının, başka bir satıcı, dağıtıcı veya komisyoncuyla mallarının ederini satıldıktan sonra almak üzere yaptığı satış, konsinye satış
1. isim , isim , isim , isim , Sataşmak işi
1. Bunu yalnız vaktini gözetleyip bacak kadar kıza sataşmaya geldi sanacak.
1. Bunu yalnız vaktini gözetleyip bacak kadar kıza sataşmaya geldi sanacak.
1. -e , -e , -e , -e , Bir kimseyi rahatsız edecek davranışta bulunmak, musallat olmak
2. Sarkıntılık etmek
1. Ne münasebet, gider de komşunun hizmetçi kızına sataşırsın!
1. Ne münasebet, gider de komşunun hizmetçi kızına sataşırsın!
1. isim , isim , isim , isim , Atlas (I)
2. Parlak, pamuklu kumaş
1. Kumardan aldığı ilk parayla siyah satenden arkası kemerli iki adet iç yelek yaptırdı.
1. Kumardan aldığı ilk parayla siyah satenden arkası kemerli iki adet iç yelek yaptırdı.
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kumaştan yapılmış
Lisan : Fransızca satin
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Yüzeysel
1. Sathi bir inceleme.
1. Sathi bir inceleme.
Lisan : Arapça saṭḥī
Telaffuz : sathi:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , edebiyat , edebiyat , isim , isim , eskimiş , eskimiş , edebiyat , edebiyat , Ciddi bir düşünceyi, konuyu, şaka ve alay yollu anlatmak için yazılmış deyişler
Lisan : Arapça şaṭḥiyyāt
Telaffuz : şathiya:tı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , edebiyat , edebiyat , isim , isim , eskimiş , eskimiş , edebiyat , edebiyat , Yergiye, alaya, şakaya yer veren manzum eser
2. Tasavvuf konularını mizahlı bir biçimde işleyen, coşku hâlinde söylenen bir şiir türü
Lisan : Arapça şaṭḥiyye
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Satma işi, satış
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Adanmış
seyyar satıcı, ayak satıcısı
1. isim , isim , isim , isim , Alıcıya bir şey satan kimse
1. Bütün satıcılar onu tanıdık bir yüzle karşılıyorlardı ve her yerde aşırı bir itibar görüyorduk.
1. Bütün satıcılar onu tanıdık bir yüzle karşılıyorlardı ve her yerde aşırı bir itibar görüyorduk.
seyyar satıcılık
1. isim , isim , isim , isim , Satıcı olma durumu
2. Satıcının işi
3. Küçük ölçüde ticaret yapma işi
1. Pazar yerlerinde satıcılıkla işe başlamış.
1. Pazar yerlerinde satıcılıkla işe başlamış.
1. isim , isim , isim , isim , Yüzey
1. Bu satıh baştan başa vatanın bütün yüzüdür.
1. Bu satıh baştan başa vatanın bütün yüzüdür.
2. Görünen bölüm
1. Sadece görüntü değil, satıhta değil onlar.
1. Sadece görüntü değil, satıhta değil onlar.
Lisan : Arapça saṭḥ
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Satılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. satmak, satışa çıkarmak
1. Memleketine mi dönüyormuş neymiş, bütün eşyasını satılığa çıkarmış.
1. Memleketine mi dönüyormuş neymiş, bütün eşyasını satılığa çıkarmış.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Satışa çıkarılmış olan
1. Satılık ev.
1. Satılık ev.
1. `işe yaramaz sandığın bir malı satılığa çıkarırsan akla gelmeyen yerlerden onu arayanlar gelir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Satılmak işi
1. Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti.
1. Ne var ki dert evin satılması ile bitmeyecekti.