92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Düşünülmek, olabileceğine inanılmak, zannedilmek, zannolunmak
1. Oraya çıktıktan sonra saatlerce oynadığımız sanılmasın.
1. Oraya çıktıktan sonra saatlerce oynadığımız sanılmasın.
1. yenilgiyi kabul edememek
1. Onların karşısında ilk elde çekilmeyi şanına yediremedi.
1. Onların karşısında ilk elde çekilmeyi şanına yediremedi.
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Sağlıklama
Lisan : Fransızca sanitation
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sanmak
Telaffuz : sanı'vermek
saniyesi saniyesine
1. isim , isim , isim , isim , Bir dakikanın altmışta biri olan zaman birimi
1. Bir iki saniye tereddütle gözlerinin içine baktım, dudaklarımı büktüm.
1. Bir iki saniye tereddütle gözlerinin içine baktım, dudaklarımı büktüm.
2. Bir derecenin üç bin altı yüzde biri
3. Fizik ve mekanikte zaman birimi
Lisan : Arapça s̱āniye
Telaffuz : sa:niye
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok kısa süren
1. Saniyelik iş.
1. Saniyelik iş.
2. Belli bir saniye süresince yapılan veya olan
1. Bir saniyelik üzüntü beş saatlik yorgunluk kadar insanı sersemletiyor.
1. Bir saniyelik üzüntü beş saatlik yorgunluk kadar insanı sersemletiyor.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Farz edelim ki, güya
1. Sanki toprak altına diri diri gömülen benim.
1. Sanki toprak altına diri diri gömülen benim.
2. Soru cümlelerinde belirtilen konuya ilgiyi çekmek veya uyarıda bulunmak için kullanılan bir söz
1. Ne olur sanki, sen de gelsen?
1. Ne olur sanki, sen de gelsen?
3. Sözüm ona, sözde
1. O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı.
1. O cana yakın, o çocuk yüzüyle dört yanına bakınca, sanki bütün varlık masumlukla aydınlanırdı.
Lisan : Türkçe san + Farsça ki
Telaffuz : sa'nki
adlı sanlı, ana sanlı, baba sanlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sanı olan, ünlü
şanlı şöhretli, anlı şanlı, namlı şanlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tanınmış, ünlü
1. O gün bu şanlı fırka kumandanını görebilmek hepimiz için bir emeldi.
1. O gün bu şanlı fırka kumandanını görebilmek hepimiz için bir emeldi.
2. Yüce, ulu, büyük
1. Milletimin büyük ve şanlı mazisi hatıramda uyanıyordu.
1. Milletimin büyük ve şanlı mazisi hatıramda uyanıyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yer alan illerinden biri
Özel: Evet
Telaffuz : şanlı'urfa
varsanı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir şeyin olma veya olmama ihtimalini kabul etmekle birlikte, olabileceğine daha çok inanmak, zannetmek, zanneylemek
1. Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı.
1. Babam, hiç hoşnut olmadığımı, beni yine sevindiremediğini sandı.
2. Gibi gelmek, farz etmek
1. Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı.
1. Bu hareketimi tamamıyla histen gelen bir şey sandı.
3. Bir şey veya kimsenin ... olduğunu düşünmek
1. Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı.
1. Doktor Sevim, hastayı ilk gördüğü an kendinde değil sanmıştı.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Tiyatro sahnesi
1. Bir sevdiğim, şanoda şarkı söyler / Biri yanı başımda / İçer içer, ötekini kıskanır
1. Bir sevdiğim, şanoda şarkı söyler / Biri yanı başımda / İçer içer, ötekini kıskanır
Lisan : İtalyanca scena
Telaffuz : şa'no