92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle kullanılmış ve eski kitap alıp satan kitapçı
Lisan : Arapça ṣaḥḥāf
1. isim , isim , isim , isim , Derinliği az olan kap
1. Büyük bir bakır sahan içinde tarhana çorbası vardı.
1. Büyük bir bakır sahan içinde tarhana çorbası vardı.
Lisan : Arapça ṣaḥn
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Hükümdarla ilgili, hükümdara özgü olan
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Hükümdara yakışacak durumda olan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok güzel, mükemmel, üstün nitelikli
1. Bu şahane tespitlere bazı müdahaleler yapalım.
1. Bu şahane tespitlere bazı müdahaleler yapalım.
Lisan : Farsça şāhāne
Telaffuz : şa:ha:ne
sahanlık buzulu, kıta sahanlığı, merdiven sahanlığı
1. isim , isim , isim , isim , Yapılarda ve bazı taşıtlarda kapı önünde, merdiven başlarında veya dönülen bölümünde bulunan geniş yer
1. Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar.
1. Üç hademe, ebe, hasta bakıcı merdivenin orta sahanlığında sıkışmışlar, sedyeyi çevirmeye çalışıyorlar.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sahanın aldığı miktarda olan
1. İki sahanlık yemek.
1. İki sahanlık yemek.
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Karadan kopan buzul parçası
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , Akan yıldız
1. Bu bulut, gece düşen şahabın, yanarak bıraktığı muhtelif renkli bir dumandı.
1. Bu bulut, gece düşen şahabın, yanarak bıraktığı muhtelif renkli bir dumandı.
Lisan : Arapça şihāb
Telaffuz : şaha:bı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , El açıklığı, seleklik, cömertlik
Lisan : Arapça seḫāvet
Telaffuz : saha:vet
1. spor karşılaşmasına başlamak için sahada yerini almak
2. alan araştırması yapmak için belirlenen yere gitmek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , mücadele etmeye başlamak
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , İri bir tür akdoğan
2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Çevik ve becerikli
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yiğit, kahraman, mert (kimse)
Lisan : Farsça şāhbāz
1. isim , isim , isim , isim , Kendi türünde mükemmel olan, üstün ve kalıcı nitelikte eser, başyapıt, başeser
1. Herkes, mektep müdürü dâhil, bu resmin bir şaheser olduğuna kaniydi.
1. Herkes, mektep müdürü dâhil, bu resmin bir şaheser olduğuna kaniydi.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Değeri üstün olan, üstün nitelikli
Lisan : Farsça şāh + Arapça es̱er
Telaffuz : şa:heser
1. üstün, kalıcı niteliği olan bir eser ortaya koymak, çok önemli bir şey yapmak
1. Şu millî savaş içinde köy kadını başlı başına bir tarih, bir şaheser yaratıyor.
1. Şu millî savaş içinde köy kadını başlı başına bir tarih, bir şaheser yaratıyor.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gerçekten, gerçek olarak
1. Sahi dedikleri kadar güzelmiş! Siz onu görmediniz mi sahi!
1. Sahi dedikleri kadar güzelmiş! Siz onu görmediniz mi sahi!
Lisan : Arapça ṣaḥīḥ
Telaffuz : sa:hi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Herhangi bir şey üzerinde mülkiyeti olan kadın
1. Şato sahibesini ancak haftanın nihayetinde tekrar görebildim.
1. Şato sahibesini ancak haftanın nihayetinde tekrar görebildim.
Lisan : Arapça ṣāḥibe
Telaffuz : sa:hibe
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sahte olmayan, gerçek, yapma karşıtı
1. Sana tatlı ve sahici bir masal söyleyeyim de onu dinle!
1. Sana tatlı ve sahici bir masal söyleyeyim de onu dinle!
1. isim , isim , isim , isim , Sahici olma durumu
1. Ağır, yavaş bir ölümdü anneminki. Her anı sahiciliğini hissettirdi.
1. Ağır, yavaş bir ölümdü anneminki. Her anı sahiciliğini hissettirdi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gerçek olarak, gerçekten
1. Göksel bir kere sahiden uyudu mu, uykusu ağırdır ve uzun sürer.
1. Göksel bir kere sahiden uyudu mu, uykusu ağırdır ve uzun sürer.
Telaffuz : sa:hiden
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sayfa
Lisan : Arapça ṣaḥīfe
Telaffuz : sahi:fe
nesebi sahih
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gerçek, doğru, sağın, hakiki
1. Gazeteler bir şey yazmadılar; bize resmî, sahih hiçbir malumat vermiyorlar.
1. Gazeteler bir şey yazmadılar; bize resmî, sahih hiçbir malumat vermiyorlar.
Lisan : Arapça ṣaḥīh
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Doruk, zirve
1. Civar dağların karlı şahikalarını yeni sevgilime gösteriyorum.
1. Civar dağların karlı şahikalarını yeni sevgilime gösteriyorum.
2. En üst derece
1. Sanatın nadir kaydedeceği bir şahikadan gürlemişti.
1. Sanatın nadir kaydedeceği bir şahikadan gürlemişti.
Lisan : Arapça şāhiḳa
Telaffuz : şa:hika
sahil boyu, sahil çizgisi, sahil devriyesi, sahil kordonu, sahil koruma, sahil seyri, sahil şeridi
1. isim , isim , isim , isim , Karanın deniz, göl, ırmak boyunca uzanan bölümü, kıyı, yaka, yalı
1. Üzerinde resmî elbise olduğu hâlde onu, sahile yanaşmış duran küçük ve meçhul bir sandala doğru ilerlerken görüyoruz.
1. Üzerinde resmî elbise olduğu hâlde onu, sahile yanaşmış duran küçük ve meçhul bir sandala doğru ilerlerken görüyoruz.
Lisan : Arapça sāḥil
Telaffuz : sa:hil
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Kıyısal bölgede denizin sakin olduğu devrede suyun kara ile birleştiği hat
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Kıyılarda karakol görevi yapan küçük savaş gemisi