Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
sağkol
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Birinin çok güvendiği kimse

Örnek:

1. Kendisine kardeşim gözüyle bakılacağını, isterse her konuda sağkolum olacağını söyledim.

1. Kendisine kardeşim gözüyle bakılacağını, isterse her konuda sağkolum olacağını söyledim.


Telaffuz : sa'ğkol

sağlam

İlgili Kelimeler:

sağlam para

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dayanıklı, kolay bozulmaz, yıkılmaz, stabil

Örnek:

1. En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı.

1. En sağlam sütunlar üstünde durduğu sanılan devir, bir karton kale gibi yıkılmıştı.

2. Zarar görmemiş, bozulmamış

Örnek:

1. Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum.

1. Hangi evden istedilerse gittim, dama çıktım, akan delik kiremidi buldum, yerine sağlam kiremit koydum.

3. Sakatlık veya hastalığı bulunmayan, sağlıklı, sıhhatli

Örnek:

1. Zaten bünyesi pek sağlam değildi, sık sık hastalanıyordu.

1. Zaten bünyesi pek sağlam değildi, sık sık hastalanıyordu.

4. Güvenilir, mevsuk

5. Gerçek, inanılır bir temeli olan

Örnek:

1. Böyle sağlam adı nereden bulacaksın.

1. Böyle sağlam adı nereden bulacaksın.

6. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , (sa'ğlam) Her hâlde, muhakkak

Örnek:

1. Sağlam bu gece perilere karıştım gitti.

1. Sağlam bu gece perilere karıştım gitti.


sağlam durmak
Anlamı:

1. gücünü, yeteneğini ve cesaretini toplamak

Örnek:

1. Daha bugünden sağlam durmayı beceremezse kaptan köprüsüne adım atmasın.

1. Daha bugünden sağlam durmayı beceremezse kaptan köprüsüne adım atmasın.

2. rüşvet, yıldırma gibi durumlara karşı güçlü durabilmek


sağlam kazığa bağlamak
Anlamı:

1. işin sonuçlanmasına engel olacak şeyleri ortadan kaldırmak, işin aksamadan yürümesini sağlayacak önlemleri almak


sağlam pabuç (veya ayakkabı) değil
Anlamı:

1. bir kimsenin güvenilmez olduğunu belirten bir söz

Örnek:

1. Nasıl aldattı beni, meğer sağlam ayakkabı değilmiş.

1. Nasıl aldattı beni, meğer sağlam ayakkabı değilmiş.


sağlam para
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Uluslararası para piyasasında kolaylıkla değiştirilebilen ve kuru devamlı koruyan veya yükselen para, sağ para


sağlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamak işi

Örnek:

1. Olmadık şaklabanlıklar yaparak onun çığlık çığlık gülmesini sağlamaya çalışmıştım.

1. Olmadık şaklabanlıklar yaparak onun çığlık çığlık gülmesini sağlamaya çalışmıştım.

2. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir problemin çözümü veya bir hesabın doğruluğunu denetlemek için yapılan kontrol işlemi, mizan


sağlama bağlamak
Anlamı:

1. sağlam kazığa bağlamak


Ön Takı : (bir şeyi)

sağlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Bir işin olması için gerekli durumu, şartları hazırlamak, temin etmek

Örnek:

1. Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar.

1. Süngerciler altı aylık kumanyalarını sağlamak için boğazlarına dek borçlandılar.

2. Elde etmek, sahip olmak

Örnek:

1. O, sevimli yavru hâliyle sağladığı sempatinin büyük bir kısmını yitirmişti.

1. O, sevimli yavru hâliyle sağladığı sempatinin büyük bir kısmını yitirmişti.

3. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir işlemin doğruluğunu ortaya koymak


sağlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Öndeki aracın sağından ilerleyerek önüne geçmek


sağlamca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oldukça sağlam, sağlama yakın

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (sağla'mca) Sağlam bir biçimde

Örnek:

1. Dere kıyısına sağlamca oturup çıplak ayaklarını suya daldırmış.

1. Dere kıyısına sağlamca oturup çıplak ayaklarını suya daldırmış.


sağlamcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İşini sağlama bağlayan


sağlamcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamcı olma durumu


sağlamlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamlamak işi

Örnek:

1. Asım fikrini birçok sözlerle sağlamlamaya uğraşırken araya: -Olmaz mı? Ne dersiniz?- gibi sualler soruyor, cevap istiyordu.

1. Asım fikrini birçok sözlerle sağlamlamaya uğraşırken araya: -Olmaz mı? Ne dersiniz?- gibi sualler soruyor, cevap istiyordu.


sağlamlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sağlam bir duruma getirmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir durumun, bir sözün doğru, gerçek olduğunu kanıtlamak


sağlamlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamlaşmak işi


sağlamlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sağlam duruma gelmek


sağlamlaştırılma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamlaştırılmak işi


sağlamlaştırılmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sağlam duruma getirilmek


sağlamlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlamlaştırmak işi


sağlamlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Sağlam bir duruma getirmek, pekiştirmek


sağlamlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlam olma durumu, metanet

Örnek:

1. Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı.

1. Ölenle, son zamanları gevşeyen, azalan fakat kökleri mazinin sağlamlığı içinde kalan eski bir aşinalığım vardı.


sağlanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlanabilmek işi


sağlanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , Sağlanma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Meclisteki kaynaşmalar yatıştı ve normal bir durum sağlanabildi mi?

1. Meclisteki kaynaşmalar yatıştı ve normal bir durum sağlanabildi mi?


sağlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sağlanma işi