1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ateşte, fırında, kaynar suda veya yağda ısı etkisiyle yenilebilir duruma gelmek
1. Börek geç pişer.
1. Börek geç pişer.
2. Isıtma sonucu belirli bir kullanıma uygun duruma gelmek
1. Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer.
1. Tuğla, çanak çömlek özel ocaklarda pişer.
3. Meyve olgun duruma gelmek
1. Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti.
1. Yere düşenlerin beraberce yenmesine önce ses çıkarmadılar fakat yemişler pişip tatlılaşınca iş değişti.
4. Pişik oluşmak
1. Çocuğun apış arası pişmiş.
1. Çocuğun apış arası pişmiş.
5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir konuyu iyice öğrenmek
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İşe alışıp beceri ve ustalık kazanmak, zorlukları göğüslemek
1. Ama ticarette küçükten pişmek lazım.
1. Ama ticarette küçükten pişmek lazım.
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir iş için konuşup hazırlanmak
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bunalacak kadar sıcaklık duymak