92406 kayıt bulundu.
gürültülü patırtılı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Patırtısı olan
1. Tam o sırada sakin suların içinden patırtılı bir motor sesi geldi.
1. Tam o sırada sakin suların içinden patırtılı bir motor sesi geldi.
gürültüsüz patırtısız
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Patırtısı olmayan
1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.
1. Bu patırtısız semtte loş odamızda girip ütüsü üzerinde serin çarşaflara serilerek yatmak.
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , önemli bir tehlike yaratmayacağını bildiği kışkırtmalara, yıldırmalara aldırmayıp bildiğini yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Çoğu pamuktan dokunmuş sık ve düzgün bez, hasse, hasa
1. Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu.
1. Kenarları gençliğinde işlediği enli dantellerle çevrili patiska örtülü minderlerde oturuyordu.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu bezden yapılmış
1. Bu patiska döşemeleri beraber ütüleyecektik.
1. Bu patiska döşemeleri beraber ütüleyecektik.
Lisan : İtalyanca batista
Telaffuz : pati'ska
patlak göz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Patlayarak açılmış, yırtık, yarık
1. Patlak davul.
1. Patlak davul.
2. isim , isim , isim , isim , Patlamış yer
1. Karşısındakini, kalpağından ta patlakları gözüken kunduralarına kadar bir süzdü.
1. Karşısındakini, kalpağından ta patlakları gözüken kunduralarına kadar bir süzdü.
1. isim , isim , isim , isim , Dışarıya doğru biraz fırlamış göz, lokma göz
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gözleri iri ve dışarı fırlamış (kimse), lokma gözlü, patlak gözlü
1. gizli kalması istenen veya beklenmedik bir olay, ansızın ortaya çıkmak
1. Bu anormal gidiş bir yerden patlak verirse ahir ömründe ekmeğinden de olabilirdi.
1. Bu anormal gidiş bir yerden patlak verirse ahir ömründe ekmeğinden de olabilirdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Patlak gibi, patlağa benzer
1. Yeni gelen başhekim ... orta boylu, cılız, patlakça gök gözlü bir adam.
1. Yeni gelen başhekim ... orta boylu, cılız, patlakça gök gözlü bir adam.
nüfus patlaması, yanardağ patlaması
1. isim , isim , isim , isim , Patlamak işi
1. Alay komutanlığına sonradan verdiği raporda patlamayı şöyle anlatacaktır.
1. Alay komutanlığına sonradan verdiği raporda patlamayı şöyle anlatacaktır.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birdenbire gelişme, çoğalma
1. Bu yıl, turizmin patlama yılı olacak.
1. Bu yıl, turizmin patlama yılı olacak.
1. `sabret, sakin ol` anlamında kullanılan uyarıcı bir söz
1. Patlama, geliyorum!
1. Patlama, geliyorum!
altıpatlar
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nesneler, iç basıncın etkisiyle ve çoğunlukla büyük ses çıkararak dağılmak, infilak etmek
1. Dinamit patladı.
1. Dinamit patladı.
2. Yırtılıp açılmak
1. Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı.
1. Gözlerim gene ayakkabılarıma kaydı, yanları patlamıştı.
3. Yarılmak
1. Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı.
1. Fukaranın hem sağ bileği çıkmış hem davulu patlamıştı.
4. Görünür duruma gelmek, ortaya çıkmak, yeşermek
1. Tomurcuklar patladı.
1. Tomurcuklar patladı.
5. Top, taşıt lastiği vb. şeyler değişik nedenlerle havası inmek
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ansızın tehlikeli bir şey meydana gelmek
1. Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.
1. Harp patlıyor ve askerlere edebiyatçılık, edebiyatçılara askerlik yapmak düşüyor.
7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok sıkılmak, sıkıntı ve sabırsızlığını belli etmek
1. Sanıyorum ki istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar.
1. Sanıyorum ki istimi fazla gelmiş kazanlar gibi hırslarından patlayacaklar.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı tepki göstermek
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Ansızın bir gürültü duyulmak
10. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Herhangi bir durum veya bir değerin yitirilmesine yol açmak, mal olmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hava etkisiyle benzinin, petrolün, alkolün hızlı yanmasıyla çalışan (motor)
1. isim , isim , isim , isim , Kamış veya ağaç dalından yapılıp tabanca gibi ses veren pistonlu çocuk oyuncağı
2. Yere vurulmak yoluyla patlatılarak eğlenilen bir tür şenlik fişeği
1. -i , -i , -i , -i , Patlatma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Patlatmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Patlatılmak işi
1. Dağın patlatılması sona erince dolgu başlayacaktı.
1. Dağın patlatılması sona erince dolgu başlayacaktı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Patlatma işi yapılmak
1. Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı.
1. Toplananların adedi dokuz on bini geçince bir silah patlatılacaktı.
baldırpatlatan
1. -i , -i , -i , -i , Patlama işine yol açmak
2. Bir silahı veya patlayıcı bir maddeyi ateşlemek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir insanın sabrını tüketmek
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tokat atmak
1. Şimdi patlatırım ha!
1. Şimdi patlatırım ha!