92406 kayıt bulundu.
1. kaplamak
1. O gün de bir yağmur yağmıştı, ortalığı sel götürmüştü ya, o gün işte.
1. O gün de bir yağmur yağmıştı, ortalığı sel götürmüştü ya, o gün işte.
1. herkesi heyecana sürüklemek
1. Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar!
1. Avrupa tiyatrosunda işveli gerdan kırışları, meşhur kantolarıyla, ortalığı kırıp geçirdiği zamanlar!
2. çok kızarak çevresindekilere bağırıp çağırmak
1. Adamın her akşam yarım kiloyu devirdikten sonra ortalığı kırıp geçirmesinden perişan oluyorlar.
1. Adamın her akşam yarım kiloyu devirdikten sonra ortalığı kırıp geçirmesinden perişan oluyorlar.
ortalık yer
1. isim , isim , isim , isim , Bulunulan yer, çevre
1. Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme.
1. Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme.
2. İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer
1. Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmemden başka çare kalmadı.
1. Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmemden başka çare kalmadı.
3. Yeryüzünün görünen bölümü, çevre, etraf
1. Ortalıkta güneş olmadığı, hava yine bulutlu olduğu hâlde, tatlı bir aydınlık vardı.
1. Ortalıkta güneş olmadığı, hava yine bulutlu olduğu hâlde, tatlı bir aydınlık vardı.
4. Soyut anlamda yaşanan ortam
1. Bu neşe ortalığa sirayet etti.
1. Bu neşe ortalığa sirayet etti.
1. sabah olmaya başlamak
1. Bu akşamki gerçek, ortalık ağarmadan tersine döner.
1. Bu akşamki gerçek, ortalık ağarmadan tersine döner.
1. toplum içindeki karışıklık yok olmak, tedirginlik kalmamak, maddi durum düzelmek
1. Ben de ödünç para bulsam hiç düşünmeden alırım. Ortalık elbet düzelir, öderim.
1. Ben de ödünç para bulsam hiç düşünmeden alırım. Ortalık elbet düzelir, öderim.
1. akşam olmak
1. Ortalık kararana kadar kitap okurdum.
1. Ortalık kararana kadar kitap okurdum.
1. sakinleşmek, durulmak
1. Tam ortalık sütliman oldu derken, şimdi de bu mektup çıkmıştı karşıma.
1. Tam ortalık sütliman oldu derken, şimdi de bu mektup çıkmıştı karşıma.
1. toplum içindeki düzensizlik ve kargaşa sona erip düzenli yaşayış yeniden başlamak
1. isim , isim , isim , isim , Lokanta, gazino, pastane vb. yerlerde ayak işlerine bakan kimse
1. Tam bu sırada yanlarından elindeki tepside boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir.
1. Tam bu sırada yanlarından elindeki tepside boşlarla ortalıkçı bir çocuk geçmektedir.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Göz önünde, meydanda
1. Bir delikanlıyla flört edince hemen adınız dolaşmaya başlardı ortalıkta.
1. Bir delikanlıyla flört edince hemen adınız dolaşmaya başlardı ortalıkta.
çoklu ortam, ekolojik ortam, iletişim ortamı, kültür ortamı, veri ortamı
1. isim , isim , isim , isim , Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü
1. Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor.
1. Şu dehşet ortamının altında koskoca bir yalnızlar dünyası yatıyor.
2. Bir topluluğun veya toplulukların hareket alanı, platform
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin veya bir insan topluluğunun yaşayışını etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü
1. Sanat ortamı. Çalışma ortamı.
1. Sanat ortamı. Çalışma ortamı.
4. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Nesnel ve toplumsal yönlerle bazen kişinin iç dünyasını da kapsayan yakın çevre, vasat
1. imkân sağlamak
1. Devlet ... elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.
1. Devlet ... elverişli ekonomik bir ortam yaratmak için gerekli tedbirleri alır.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yaş bakımından üç kardeşin büyüğü ile küçüğü arasında bulunan
1. Ortanca erkek kardeşimle aynı yöntemi benimsemiş olması beni tedirgin ediyor.
1. Ortanca erkek kardeşimle aynı yöntemi benimsemiş olması beni tedirgin ediyor.
2. Büyüklük, irilik bakımından üç nesne arasında sondan veya baştan ikinci gelen
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Taşkırangillerden, kırmızı, pembe veya mor renkli çiçeklerini yaz başında açan, gölgelik yerlerde yetiştirilen bir süs bitkisi (Hydrangea hortensia)
Lisan : Rumca
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ortancası (II) olan
1. Badanalı, balkonları sarmaşıklı, fesleğenli, ortancalı iki sıra evin önünden geçtik.
1. Badanalı, balkonları sarmaşıklı, fesleğenli, ortancalı iki sıra evin önünden geçtik.
1. isim , isim , isim , isim , Ilımlı siyasi görüşe göre, sosyal alanla ilgili sosyal yapıyı koruma veya olduğu gibi sürdürme eğiliminde bulunan partilerin benimsedikleri görüş
1. isim , isim , isim , isim , Ilımlı siyasi görüşe göre, sosyal alanla ilgili köklü değişimleri gerçekleştirmek çabasında bulunan partilerin benimsedikleri görüş
1. isim , isim , isim , isim , İlköğrenim ile yükseköğrenim arasında görülen öğrenim dönemi
Telaffuz : orta'öğrenim
1. isim , isim , isim , isim , İlköğretim ile yükseköğretim kurumları arasında yer alan genel okulları, teknik ve meslek okullarını yönetmek görev ve sorumluluğunu yüklenmiş bulunan kuruluş
2. İlköğretimden sonra öğrenimini sürdürmek isteyen öğrencileri teknik ve meslek alanları da dâhil olmak üzere üniversiteye hazırlamak için planlanan öğretim dönemi, orta tedrisat
1. Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada.
1. Altı yıllık ortaöğretim bitirmek, hayata atılmanın ilk koşulu sayılır orada.
Telaffuz : orta'öğretim