92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ormanı çok olan, ormanla kaplı veya orman gibi olan (yer)
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çeşitli sebeplerle ormanını yitirmek, ormansız kalmak,
örme kepenek
1. isim , isim , isim , isim , Örmek işi
1. Kale kapısından yalnız birini açık bırakarak bakilerini örmeye başlamışlardı.
1. Kale kapısından yalnız birini açık bırakarak bakilerini örmeye başlamışlardı.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Örülerek yapılan
1. Üstüne açık kahverengi yün örme bir ceket giymişti.
1. Üstüne açık kahverengi yün örme bir ceket giymişti.
1. isim , isim , isim , isim , Dükkânların ön cephesine çekilen çubuk demirle yapılmış korumalık
1. -i , -i , -i , -i , İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak veya geçirerek işlemek veya tezgâhta dokumak
1. Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!
1. Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!
2. Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak
1. Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm.
1. Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm.
3. Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak
1. Kız saçlarını örmüş.
1. Kız saçlarını örmüş.
4. Duvar yapmak veya onarmak
1. Bu duvarı iki günde ördüler.
1. Bu duvarı iki günde ördüler.
5. Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak
1. Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok.
1. Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok.
6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak
1. Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz.
1. Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Örülerek yapılmış
1. Valde Paşa'nın üç çifte kayığındaki gümüş kafes örmeli ve kenarları balık şeklinde yine gümüş saçaklı ihramı meşhurdu.
1. Valde Paşa'nın üç çifte kayığındaki gümüş kafes örmeli ve kenarları balık şeklinde yine gümüş saçaklı ihramı meşhurdu.
1. isim , isim , isim , isim , Ornatmak işi, ikame etme
2. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Bir türün yerine onun değişik bir biçiminin geçmesi
3. kimya , kimya , kimya , kimya , Molekülün geri kalan bölümünde değişikliğe yol açmadan bir atom veya bir kök yerine bir başka atom veya kökün geçmesi
4. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir cebirsel ifadenin yerine bir başkasını koyma işlemi
bir örnek, ilk örnek, kök örnek, tek örnek, şal örneği
1. isim , isim , isim , isim , Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
2. İncelemek veya denemek üzere insan ve hayvan vücudunun, bitkinin veya nesnenin herhangi bir yerinden alınan doku parçası, numune
1. Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi.
1. Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi.
3. Bir şeyin benzeri, tıpkısı, kopyası, misil
1. Bu yapının bir örneği daha yoktur.
1. Bu yapının bir örneği daha yoktur.
4. Bir düşünceyi, kuralı, gözlemi veya savı desteklemek ve açıklamak amacıyla ileri sürülen söz, yapılan davranış, misal
5. Durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma
1. Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir.
1. Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir.
6. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , En iyi biçimde olan
1. İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor ama horozlanmıyor!..
1. İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor ama horozlanmıyor!..
1. bir kimseye huy ve davranışta uymak, birini ölçü olarak benimsemek
1. Atatürk sarı bıyıklarını kestiğinden bu yana devlet adamlarının çoğu onu örnek aldılar.
1. Atatürk sarı bıyıklarını kestiğinden bu yana devlet adamlarının çoğu onu örnek aldılar.
2. bir şeyden kendisi için ders çıkarmak
3. incelemek üzere insan ve hayvan vücudunun veya bitkinin herhangi bir yerinden doku parçası almak
1. davranışlarıyla başkasını heveslendirmek
2. davranış yönünden başkasının kendisine benzemesi yolunda etkili olmak
1. Ne örnek olmaya değerim ne de gülünç olmaktan zevk alırım.
1. Ne örnek olmaya değerim ne de gülünç olmaktan zevk alırım.
1. bir konuyu daha ayrıntılı bir biçimde anlatabilmek için örneklendirmek
1. Son olarak bir başka yazarın kaleminden, tiyatronun önemi, en etkili eğitim aracı olduğu görüşüne bir örnek verelim.
1. Son olarak bir başka yazarın kaleminden, tiyatronun önemi, en etkili eğitim aracı olduğu görüşüne bir örnek verelim.
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Bir araştırmada bütünü anlamak için bütünden seçilen araştırma tekniklerinin uygulanacağı grup