örmek

fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , İplik, yün, tel, saz vb.ni birbirine dolayarak veya geçirerek işlemek veya tezgâhta dokumak

Örnek:

1. Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!

1. Balık ağı örerken, ağları tamir ederken okur o!

2. Kumaşlardaki delikleri elde iplikle besleyerek kapatmak

Örnek:

1. Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm.

1. Paltonun sırtını güve yemişti de ben örmüştüm.

3. Saç, yele vb. şeylerin tellerini birkaç bölüme ayırıp birbirine geçirmek yolu ile dağınıklıktan kurtarmak

Örnek:

1. Kız saçlarını örmüş.

1. Kız saçlarını örmüş.

4. Duvar yapmak veya onarmak

Örnek:

1. Bu duvarı iki günde ördüler.

1. Bu duvarı iki günde ördüler.

5. Estetik kaygıyla, duygulu biçimde bir güzelliği ortaya koymak

Örnek:

1. Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok.

1. Bu yeni zevke göre şiir ve nesir örenler yok.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Müzik, edebiyat vb.nde bir özelliği oluşturmak, ortaya koymak

Örnek:

1. Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz.

1. Yaşadıkça kendi kabuğunu yetiştiren sümüklü böcek gibi talihimizi biz kendimiz öreriz.