bir örnek, ilk örnek, kök örnek, tek örnek, şal örneği
1. isim , isim , isim , isim , Benzeri yapılacak olan, benzetilmek istenen şey, model
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
1. Mehmet Akif'in yetişmesi, gençlere bir örnek olarak anlatılmaya layıktır.
2. İncelemek veya denemek üzere insan ve hayvan vücudunun, bitkinin veya nesnenin herhangi bir yerinden alınan doku parçası, numune
1. Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi.
1. Vali, burada yapılmış olan peynirlerden bir örnek görmek istedi.
3. Bir şeyin benzeri, tıpkısı, kopyası, misil
1. Bu yapının bir örneği daha yoktur.
1. Bu yapının bir örneği daha yoktur.
4. Bir düşünceyi, kuralı, gözlemi veya savı desteklemek ve açıklamak amacıyla ileri sürülen söz, yapılan davranış, misal
5. Durum ve niteliği benimsenmeye değer kimse veya şey, model, paradigma
1. Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir.
1. Onların özü sözü birdir. Hayatları bizim için örnektir.
6. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , En iyi biçimde olan
1. İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor ama horozlanmıyor!..
1. İşte örnek bir kadın! Her şeyi biliyor ama horozlanmıyor!..