92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Oldurma işini yaptırmak
1. Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir.
1. Onun o gözü pekliği, onurla ölümü göze alışıdır ki Atatürk'e olmazları oldurtmak gücünü vermiştir.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Öldürme işini yaptırmak
1. Beyhude kendini öldürteceksin.
1. Beyhude kendini öldürteceksin.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Öldüren, ölüme sebep olan, ölüme yol açan
1. Öldürücü bir kalp aksesinin bazen saatlerce sürebileceğini gayet iyi biliyor.
1. Öldürücü bir kalp aksesinin bazen saatlerce sürebileceğini gayet iyi biliyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bayıltıcı, bunaltıcı, sıkıcı, yorucu
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Öldürme işine konu olmak
1. Meçhul birisi tarafından öldürülmüştü.
1. Meçhul birisi tarafından öldürülmüştü.
1. isim , isim , isim , isim , Öldürme işi
1. Uzak sesler, çığlıklar, öldürümler. Hep öldürümlerle donandı hayatımız.
1. Uzak sesler, çığlıklar, öldürümler. Hep öldürümlerle donandı hayatımız.
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Yaşa
1. Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole!
1. Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle / Her kalbi dolduran zile, her sineden ole!
Lisan : İspanyolca ole
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Güçlükle
1. Osmanlı artık çaresizliği, yapayalnızlığı, arkasızlığı öle dirile yaşıyordu.
1. Osmanlı artık çaresizliği, yapayalnızlığı, arkasızlığı öle dirile yaşıyordu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ölme ihtimali bulunmak
1. Ölebilseydim, ölmeye izinli olsaydım, boynumda bir ip, ayaklarımı yerden kesmek şekliyle ve en korkunç iradeyle ölmeye kadar gidebilirdim.
1. Ölebilseydim, ölmeye izinli olsaydım, boynumda bir ip, ayaklarımı yerden kesmek şekliyle ve en korkunç iradeyle ölmeye kadar gidebilirdim.
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Etilen gibi yapısına başka bir öge veya kök sokulabilen, karbonlu hidrojenlerin genel adı
Lisan : Fransızca oléfine
oleik asit
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Oleik asit
Lisan : Fransızca oléique
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Yağlarda gliserin ile birlikte bulunan, rengi, kokusu, tadı olmayan, 4 °C'de billur durumunda katılaşan sıvı bir madde, oleik
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Sıvı yağlarda ve margarinlerde bulunan oleik asidin bir esteri
Lisan : Fransızca oléine
1. `çok sevilen birinin ölümünden sonra fazla yas tutulmamalıdır çünkü hayat devam eder` anlamında kullanılan bir söz
1. Allah geride kalanlara ömür versin, ölenle ölünmez.
1. Allah geride kalanlara ömür versin, ölenle ölünmez.
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Yağların yoğunluğunu ölçmeye yarayan sıvıölçer
Lisan : Fransızca oléomètre
Telaffuz : oleome'tre
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ölümü göze alacak kadar, ölürcesine
1. Yusuf Efendi seni ölesiye seviyor Feride, dedi.
1. Yusuf Efendi seni ölesiye seviyor Feride, dedi.
2. Fazla bir biçimde
Telaffuz : öle'siye
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Öldürücü hastalık salgını, kıran(I)