Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
öğüreceği gelmek
Anlamı:

1. çok iğrenmek


öğürleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürleşmek işi


öğürleşmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Öğür olmak, birbirine alışmak, istinas etmek


öğürlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğür olma durumu


öğürme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürmek işi

Örnek:

1. Durup dururken kuru kuru öğürmeye başlıyordu.

1. Durup dururken kuru kuru öğürmeye başlıyordu.


öğürmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kusarken veya kusacak gibi olurken `öğürtü` sesi çıkarmak

Örnek:

1. Elini göğsüne bastırarak üst üste öğürdü.

1. Elini göğsüne bastırarak üst üste öğürdü.

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Böğürmek


öğürtleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürtlemek işi


öğürtlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Ayırmak, ayıklamak, seçmek, temizlemek


öğürtme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürtmek işi


öğürtmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Öğürmesine yol açmak

Örnek:

1. Bunaltıcı, öğürtücü, uyku getiren bir sıcak oflatıp puflatıyordu.

1. Bunaltıcı, öğürtücü, uyku getiren bir sıcak oflatıp puflatıyordu.


öğürtü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürmek işi

Örnek:

1. İnsan rakı masasının başına eğlenelim, iş görelim diye oturur ve ekseriya eğlence öğürtü, iş gürültü ile biter.

1. İnsan rakı masasının başına eğlenelim, iş görelim diye oturur ve ekseriya eğlence öğürtü, iş gürültü ile biter.

2. Öğürürken çıkan sesin adı

Örnek:

1. Cevap beklemeden hastanın öğürtüleri işitilen odaya koştu.

1. Cevap beklemeden hastanın öğürtüleri işitilen odaya koştu.


öğürüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğürme işi


öğüt
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat

Örnek:

1. Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk.

1. Bütün öğütlerine itaat ettiğim hâlde hiçbir şeye muvaffak olamıyorduk.


öğüt vermek
Anlamı:

1. bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek

Örnek:

1. Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz diye öğüt verdi.

1. Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz diye öğüt verdi.


öğütçü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğüt veren kimse, nasihatçi

2. Vaiz


öğütçülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğütçü olma durumu


öğütebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğütebilmek işi


öğütebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Öğütme ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Bu değirmen, günde ancak kırk elli çuval öğütebilirdi.

1. Bu değirmen, günde ancak kırk elli çuval öğütebilirdi.


öğütleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğütlemek işi, nasihat


öğütlemek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Birine bir şeyi yapmasını veya yapmamasını söylemek, nasihat etmek

Örnek:

1. Güzel olanın yıkılmasını kimse öğütlemez.

1. Güzel olanın yıkılmasını kimse öğütlemez.


öğütleyebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğütleyebilmek işi


öğütleyebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Öğütleme ihtimali veya imkânı bulunmak


öğütme

İlgili Kelimeler:

öğütme haznesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öğütmek işi

Örnek:

1. Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler.

1. Bizim oralarda buğdaylarını öğütmeye gelip değirmende kalan köylülere nöbetçi derler.


öğütme haznesi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mutfaklarda yemek artıklarını atık su borusuna aktarmadan önce küçük parçalara ayıran, eviyeye bağlı araç


öğütmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tane durumundaki nesneleri bir araçla ezerek un durumuna getirmek

2. Ezmek, çiğnemek