Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ocaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir aileye, babadan oğula geçmesi için verilen mülk

2. Ateş yakılan yer, ocak

Örnek:

1. Gözlerini ovuşturarak kahveye girmiş, ocaklığa doğru yürüyordu.

1. Gözlerini ovuşturarak kahveye girmiş, ocaklığa doğru yürüyordu.

3. Bir yapının temelini veya çatısını oluşturan büyük kereste, temel direği

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Mutfak

5. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Baca


ocaksız

İlgili Kelimeler:

odsuz ocaksız

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ocağı olmayan


öçlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öçlenmek durumu

Örnek:

1. Dayanışma evet ama öçlenmeyi sürdürmek hayır demişti, içinden.

1. Dayanışma evet ama öçlenmeyi sürdürmek hayır demişti, içinden.


öçlenmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -e , -e , Öç beslemek, öç ile dolu duruma gelmek, hınç beslemek, kin duymak

Örnek:

1. Karikatürünü piposuz çizdiği için bir karikatüriste öçlenen bir profesör tanırım.

1. Karikatürünü piposuz çizdiği için bir karikatüriste öçlenen bir profesör tanırım.


öçlü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kin ve intikam dolu, öç alma isteğinde olan

Örnek:

1. Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi.

1. Fransız general beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi.


öcü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küçük çocukları korkutmak için uydurulmuş hayalî yaratık, umacı


ocuma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ocumak işi


ocumak fiil
Anlamı:

1. -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , Bir şeyden korkmak, ürkmek, çekinmek

2. Bir şeyden soğumak


od

İlgili Kelimeler:

od ocak

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ateş

Örnek:

1. Yaz bahar ayında bir od verdiler / Yandım gittim ala karlı dağ iken

1. Yaz bahar ayında bir od verdiler / Yandım gittim ala karlı dağ iken


öd

İlgili Kelimeler:

öd kanalı, öd kesesi, sığırödü

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Safra (II)


öd

İlgili Kelimeler:

öd ağacı

Anlamı:

1. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Öd ağacı

2. Bu ağacın kıyılmış parçalarından yapılan tütsü

Örnek:

1. Derinlerden gelen öd ve günlük kokuları etrafı ve havayı sardı.

1. Derinlerden gelen öd ve günlük kokuları etrafı ve havayı sardı.


Lisan : Arapça ʿūd

öd ağacı

İlgili Kelimeler:

yalancı öd ağacı

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Dulaptal otugillerden, tropik bölgelerde yetişen, dinî törenlerde yakılan ve yanarken güzel koku veren, odunu ve kabuğu hoş kokulu bir ağaç, öd (II) (Aquilaria agallocha)

Örnek:

1. Mangalında ikide birde birtakım tütsüler, öd ağacı, günlük, defne yaprağı yaktırır.

1. Mangalında ikide birde birtakım tütsüler, öd ağacı, günlük, defne yaprağı yaktırır.


öd kanalı
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Karaciğer ve öd kesesi kanallarının birleşmesinden oluşan, safrayı bağırsağa veren kanal, koledok


öd kesesi
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Safra kesesi


od ocak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mal, mülk, maddi zenginlik

Örnek:

1. Evi barkı, odu ocağı yerinde, parası cebindeydi.

1. Evi barkı, odu ocağı yerinde, parası cebindeydi.


od yok ocak yok
Anlamı:

1. çok yoksul


oda

İlgili Kelimeler:

odabaşı, oda hapsi, oda müziği, oda spreyi, art oda, başoda, karanlık oda, kozmik oda, ön oda, arz odası, basınç odası, bekâr odası, bekleme odası, beslenme odası, çalışma odası, çubuk odası, doğum odası, etüt odası, halk odası, kabul odası, köy odası, kumanda odası, makam odası, makine odası, makyaj odası, misafir odası, müzik odası, oturma odası, reji odası, rejisörlük odası, sanayi odası, sandık odası, soyunma odası, ticaret odası, yatak odası, yemek odası, yer odası, yük odası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Evin veya herhangi bir yapının oturma, çalışma, yatma gibi işlere yarayan, banyo, salon, giriş vb. dışında kalan, bir veya birden fazla çıkışı olan bölmesi, göz

Örnek:

1. Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü.

1. Her odanın ziyareti bir saat sürmüştü.

2. Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî birlik

Örnek:

1. Sanayi odası. Ticaret odası.

1. Sanayi odası. Ticaret odası.

3. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeri kışlası


oda hapsi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Askerî ceza hukukunda kabul edilmiş bir ceza türü


oda müziği
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Az sayıda çalgı için ve özel toplantılarda çalınmak amacıyla bestelenmiş müzik


oda spreyi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Havasız kalan veya havası ağırlaşan odalara güzel ve hoş koku veren bir sprey türü


odabaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hanlarda çalışan uşakların başı

Örnek:

1. Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti.

1. Hana gelinceye kadar planını kurmuştu. Odabaşı ile hemen hesabını kesti.

2. tarih , tarih , tarih , tarih , Yeniçeri kuruluşunda görevi alaylarda selam törenlerini düzenlemek ve yönetmek olan subay


Telaffuz : oda'başı

odacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Resmî kuruluşlarda, iş yerlerinde temizlik ve getir götür işlerine bakan görevli, hizmetli, hademe, müstahdem

Örnek:

1. Şişman odacı sahanlıkta bir daha gözüktü.

1. Şişman odacı sahanlıkta bir daha gözüktü.


odacık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Küçük oda

Örnek:

1. Babadan kalma bu arsaya önce dört duvar örüp bir odacık yapıvermişti.

1. Babadan kalma bu arsaya önce dört duvar örüp bir odacık yapıvermişti.


odacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Odacı olma durumu, hademelik, hizmetlilik, müstahdemlik


odak

İlgili Kelimeler:

odak noktası

Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer, mihrak, fokus

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir düşüncede, nitelikte olan kimselerin kaynağı veya bir şeyin toplandığı, yoğunlaştığı yer, mihrak

Örnek:

1. Herkesin ilgisini çeken bir odak olmaktan mutluluk duyardı.

1. Herkesin ilgisini çeken bir odak olmaktan mutluluk duyardı.