Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
No
Anlamı:

1. kimya , kimya , kimya , kimya , Nobelyum elementinin simgesi


no-frost
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 karlanmaz


Lisan : İngilizce no-frost

nobelyum
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Atom numarası 102 olan radyoaktif element (simgesi No)


Lisan : Fransızca nobélium

Telaffuz : nobe'lyum

nöbet

İlgili Kelimeler:

nöbet şekeri, isteri nöbeti, sıtma nöbeti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıra, keşik

Örnek:

1. Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız.

1. Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız.

2. Sıra ile belirli süre bir yeri bekleme işi

3. Sıra ile yapılan görev, iş

Örnek:

1. Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler.

1. Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler.

4. Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş

Örnek:

1. Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi.

1. Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi.

5. Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü

Örnek:

1. Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.

1. Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.

6. Kez, defa

Örnek:

1. Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır.

1. Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır.

7. Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka


Lisan : Arapça nevbet

nöbet beklemek (veya tutmak)
Anlamı:

1. asker, polis vb. bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli bir süre ayrılmamak

Örnek:

1. Kazığın yanında mızraklı bir asker nöbet beklesin!

1. Kazığın yanında mızraklı bir asker nöbet beklesin!

2. Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum, gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti.

2. Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum, gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti.

2. kurum ve kuruluşlarda işlerin aksamadan yürümesi için sıra ile görev yapmak


nöbet çalmak
Anlamı:

1. belli zamanlarda mızıka çalmak


nöbet şekeri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Halk arasında ilaç olarak kullanılan billurlaşmış şeker


nöbetçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse

Örnek:

1. Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm.

1. Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm.


nöbetçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nöbetçi olma durumu


nöbetleşe
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sırayla, dönüşümlü olarak, dönenceli, münavebeli

Örnek:

1. Bu yağlı müşterinin yanına nöbetleşe ve ikişer ikişer gönderiyordu.

1. Bu yağlı müşterinin yanına nöbetleşe ve ikişer ikişer gönderiyordu.


nöbetleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nöbetleşmek işi


nöbetleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sıra ile nöbet tutmak


nobran
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan, nadan

Örnek:

1. Kadın, seni sevmiş de konuşuyor oğlum, öyle nobran olma.

1. Kadın, seni sevmiş de konuşuyor oğlum, öyle nobran olma.


nobranca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaba, sert, kırıcı

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (nobra'nca) Kaba, sert, kırıcı bir biçimde


nobranlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nobran olma durumu

2. Nobranca davranış


nod
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , 343 yumru

2. bilişim , bilişim , bilişim , bilişim , 343 düğüm


Lisan : İngilizce nod

nodul
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Hayvanın yürüyüşünü hızlandırmak için üvendirenin veya kısa bir sopanın ucuna çakılmış sivri demir çivi


Lisan : Rumca

nodül
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Düğümcük


Lisan : Fransızca nodule

nodullama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nodullamak işi


nodullamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Hayvanı üvendireyle veya sopayla dürtmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dürtmek, uyarmak, hatırlatmak


nodullanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nodullanmak işi


nodullanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nodullama işine konu olmak


nodullu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nodulu bulunan


Noel

İlgili Kelimeler:

Noel ağacı, Noel Baba

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hristiyanların her yıl 25 Aralık'ta Hz. İsa'nın doğum gününü kutladıkları yortu

Örnek:

1. Bizim çocukluğumuzda Noel ve yılbaşı gâvur bayramları idi.

1. Bizim çocukluğumuzda Noel ve yılbaşı gâvur bayramları idi.


Özel: Evet

Lisan : Fransızca noël

Noel ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Noel yortusunda Hristiyanların mumlarla ve oyuncaklarla süsledikleri küçük çam ağacı

Örnek:

1. Gökyüzünü yıldızlar Noel ağacının şıngılları gibi süslemiş, pırıldıyorlar.

1. Gökyüzünü yıldızlar Noel ağacının şıngılları gibi süslemiş, pırıldıyorlar.

2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk