92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Atom numarası 102 olan radyoaktif element (simgesi No)
Lisan : Fransızca nobélium
Telaffuz : nobe'lyum
nöbet şekeri, isteri nöbeti, sıtma nöbeti
1. isim , isim , isim , isim , Sıra, keşik
1. Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız.
1. Bu akşam nöbet sizde, masrafı siz yapacaksınız.
2. Sıra ile belirli süre bir yeri bekleme işi
3. Sıra ile yapılan görev, iş
1. Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler.
1. Karlı dağlar başında nöbet geceleri, siper içlerindeki yağmurlu uzun günler.
4. Hastalık sebebiyle titreme, yüksek ateş
1. Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi.
1. Bir aralık nöbeti artmış olacak, kebenin altından arabacıya seslendi.
5. Vakit vakit ortaya çıkan aynı türden fizyolojik bozuklukların bütünü
1. Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.
1. Bir sıtma nöbeti içinde titreyerek olduğu yere çöreklendi.
6. Kez, defa
1. Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır.
1. Akşamları gelince sofra kalktıktan sonra çocuklarla bir nöbet daha oyun oynanır.
7. Resmî yerlerde veya önemli kimselerin kapısında belli vakitlerde çalınan mızıka
Lisan : Arapça nevbet
1. asker, polis vb. bir yeri, bir kimseyi, bir aracı gözetlemek, korumak gibi amaçlarla bulunduğu yerden belli bir süre ayrılmamak
1. Kazığın yanında mızraklı bir asker nöbet beklesin!
1. Kazığın yanında mızraklı bir asker nöbet beklesin!
2. Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum, gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti.
2. Geceleri o uyudu ben nöbet tuttum, gündüzleri ben uyudum o gözcülük etti.
2. kurum ve kuruluşlarda işlerin aksamadan yürümesi için sıra ile görev yapmak
1. isim , isim , isim , isim , Halk arasında ilaç olarak kullanılan billurlaşmış şeker
1. isim , isim , isim , isim , Nöbet bekleyen, nöbet sırası kendisinde olan kimse
1. Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm.
1. Martıların ve askerlerin oranın en sadık nöbetçileri olduğunu her geçişimde gördüm.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sırayla, dönüşümlü olarak, dönenceli, münavebeli
1. Bu yağlı müşterinin yanına nöbetleşe ve ikişer ikişer gönderiyordu.
1. Bu yağlı müşterinin yanına nöbetleşe ve ikişer ikişer gönderiyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Davranışı kaba, sert ve gönül kırıcı olan, nadan
1. Kadın, seni sevmiş de konuşuyor oğlum, öyle nobran olma.
1. Kadın, seni sevmiş de konuşuyor oğlum, öyle nobran olma.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaba, sert, kırıcı
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (nobra'nca) Kaba, sert, kırıcı bir biçimde
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , 343 yumru
2. bilişim , bilişim , bilişim , bilişim , 343 düğüm
Lisan : İngilizce nod
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Hayvanın yürüyüşünü hızlandırmak için üvendirenin veya kısa bir sopanın ucuna çakılmış sivri demir çivi
Lisan : Rumca
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Düğümcük
Lisan : Fransızca nodule
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Hayvanı üvendireyle veya sopayla dürtmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dürtmek, uyarmak, hatırlatmak
Noel ağacı, Noel Baba
1. isim , isim , isim , isim , Hristiyanların her yıl 25 Aralık'ta Hz. İsa'nın doğum gününü kutladıkları yortu
1. Bizim çocukluğumuzda Noel ve yılbaşı gâvur bayramları idi.
1. Bizim çocukluğumuzda Noel ve yılbaşı gâvur bayramları idi.
Özel: Evet
Lisan : Fransızca noël
1. isim , isim , isim , isim , Noel yortusunda Hristiyanların mumlarla ve oyuncaklarla süsledikleri küçük çam ağacı
1. Gökyüzünü yıldızlar Noel ağacının şıngılları gibi süslemiş, pırıldıyorlar.
1. Gökyüzünü yıldızlar Noel ağacının şıngılları gibi süslemiş, pırıldıyorlar.
2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerde çeşitli anlamlar taşıyan ışıklı işaretlerin topluca sıralandığı direk