Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
Noel Baba
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hristiyanlarca Noel gecesi gelip çocuklara armağan dağıttığına inanılan, ak sakallı masal ve efsane kahramanı


Nogay
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Altın Ordu devleti başbuğlarından biri olan Nogay'ın yönetimindeki Kıpçaklar

2. Bugün Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyunun adı


Özel: Evet

Nogayca
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nogay dili

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu dille yazılmış olan


Özel: Evet

nohudi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Nohut rengi

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan

Örnek:

1. Üstünde daima saz rengi, hardal rengi ... nohudi renklerde veya bunları andıran bir renkte bir esvabı ... vardı.

1. Üstünde daima saz rengi, hardal rengi ... nohudi renklerde veya bunları andıran bir renkte bir esvabı ... vardı.


Lisan : Farsça noḫūd + Arapça -ī

Telaffuz : nohu:di:

nohut

İlgili Kelimeler:

nohut rengi

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Baklagillerden, ana yurdu Akdeniz kıyıları olan, birleşik telek yapraklı, çiçekleri sarımtırak renkte, tanesi baklamsı bir bitki (Cicer arietinum)

2. Bu bitkinin bol nişastalı, yuvarlak tanesi


Lisan : Farsça noḫūd

nohut oda, bakla sofa
Anlamı:

1. bir evin küçüklüğünü ve darlığını anlatmak için söylenen bir söz

Örnek:

1. Nohut oda, bakla sofa, bizim de evimiz olacak diye mırıldandı.

1. Nohut oda, bakla sofa, bizim de evimiz olacak diye mırıldandı.


nohut rengi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kirli veya donuk sarı renk, nohudi


nohutlu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçine nohut katılmış (yiyecek)

Örnek:

1. Nohutlu pilav.

1. Nohutlu pilav.


nohutsu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nohudu andıran, nohuda benzeyen, nohut gibi


nohutsuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nohudu olmayan


nokra
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büveleğin sebep olduğu, genellikle davar ve sığırlarda, seyrek olarak insanlarda rastlanan, ortası delik şişkinliklerle tanınan hastalık


Lisan : Arapça nuḳra

Telaffuz : no'kra

noksan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eksik

2. isim , isim , isim , isim , Eksiklik, kusur

Örnek:

1. O, noksanını bilgi ve akıl ile gidermesini bilir.

1. O, noksanını bilgi ve akıl ile gidermesini bilir.


Lisan : Arapça nuḳṣān

noksan bulmak
Anlamı:

1. beğenmemek, uygun bulmamak

Örnek:

1. Eniştem zaten bizim terbiye ve tahsilimizi birçok bakımdan noksan bulurdu.

1. Eniştem zaten bizim terbiye ve tahsilimizi birçok bakımdan noksan bulurdu.


noksanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Noksan olma durumu, eksiklik

Örnek:

1. Oysa onlar bu noksanlığın farkında bile değillerdi.

1. Oysa onlar bu noksanlığın farkında bile değillerdi.


noksansız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eksiksiz

Örnek:

1. Uysal, belli belirsiz mahzun, böylece de analığıyla, yârlik ve eşliği ile noksansız bir kadınlık özlediğini sezdirten bir mizaç...

1. Uysal, belli belirsiz mahzun, böylece de analığıyla, yârlik ve eşliği ile noksansız bir kadınlık özlediğini sezdirten bir mizaç...

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Eksiksiz bir biçimde


noksansızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Noksansız olma durumu


nokta

İlgili Kelimeler:

nokta atışı, noktainazar, nokta memuru, nokta nokta, nokta turizmi, noktası noktasına, başnokta, iki nokta, kara nokta, karanlık nokta, kırmızı nokta, kilit nokta, kör nokta, maddesel nokta, orta nokta, ölü nokta, sarı nokta, siyah nokta, üç nokta, alevlenme noktası, başa baş noktası, başlangıç noktası, başucu noktası, besleme noktası, boğumlanma noktası, buharlaşma noktası, can noktası, çıkış noktası, dayanak noktası, denetim noktası, doğu noktası, donma noktası, doruk noktası, doyma noktası, doyum noktası, dönüm noktası, düğüm noktası, ergime noktası, güney noktası, güz noktası, hareket noktası, ilkbahar noktası, izabe noktası, kavrama noktası, kaynama noktası, kerteriz noktası, kırılma noktası, kuzey noktası, nirengi noktası, odak noktası, parlama noktası, penaltı noktası, polis noktası, püf noktası, santra noktası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çok küçük boyutlarda işaret, benek

2. Bazı harflerin üzerine konulan ufak işaret

3. Yer

Örnek:

1. Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık.

1. Köşkten çıktık ve bahçenin her noktasını uzun uzun durup konuşarak dolaştık.

4. Konu, konu ile ilgili önemli bölüm

Örnek:

1. Genç adam o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi.

1. Genç adam o noktada alaka uyandırıcı bir şey keşfetmiş gibiydi.

5. Nöbetçi bulunan yer

Örnek:

1. Orada polis noktası var.

1. Orada polis noktası var.

6. Nöbetçi, gözcü, bekçi

Örnek:

1. O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz.

1. O yokuşun başındaki küçücük karakolun her gece çıkardığı noktayı unutuyorsunuz.

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sınır, derece, radde

Örnek:

1. Savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada...

1. Savaşın gerçekleşme noktasına yaklaştığı sırada...

8. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Cümlenin bittiğini anlatmak için sonuna konulan, küçük benek biçimindeki noktalama işareti (.)

9. matematik , matematik , matematik , matematik , Hiçbir boyutu olmayan işaret

10. spor , spor , spor , spor , Orta nokta


Lisan : Arapça nuḳṭa

nokta atışı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Önceden belirlenen hedefe ateşli silahlarla yapılan isabetli atış

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hedefi tam tutturma


nokta koymak
Anlamı:

1. gereken yerde nokta işaretini kullanmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bir işi bitirmek, tamamlamak

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , son noktayı koymak


nokta memuru
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kavşaklarda durup trafik akışını düzenleyen görevli

Örnek:

1. Nokta memuru otomobilin hızını yedi buçuk, müfettiş on üç olarak iddia ediyorlardı.

1. Nokta memuru otomobilin hızını yedi buçuk, müfettiş on üç olarak iddia ediyorlardı.


nokta nokta
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Hafif hafif, belli belirsiz

Örnek:

1. Allı gelin pullu gelin has gelin / Ayağını nokta nokta bas gelin

1. Allı gelin pullu gelin has gelin / Ayağını nokta nokta bas gelin


nokta turizmi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gezi, ziyaret ve alışveriş programı önceden belirlenen varış noktasında yapılan turistik düzenleme, destinasyon turizmi


noktacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Noktacılıkla ilgili, noktacılığı uygulayan kimse


noktacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Resimde tonların bölünmesini yan yana renkli noktalarla göstererek ışığın titreşimini daha iyi yansıtmak isteyen sanat anlayışı


noktainazar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Görüş, görüş açısı

Örnek:

1. Fakat son zamanlarda zuhur eden sembolist yahut dekadan edebiyatlar terbiye noktainazarından muzır amillerdendir.

1. Fakat son zamanlarda zuhur eden sembolist yahut dekadan edebiyatlar terbiye noktainazarından muzır amillerdendir.


Lisan : Arapça nuḳṭa + naẓar

Telaffuz : nokta'inazar