92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , eskimiş , eskimiş , -i , -i , eskimiş , eskimiş , Koparmak, çekip almak
1. Bu hakkı benden nezedemezsiniz.
1. Bu hakkı benden nezedemezsiniz.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Can çekişmek
Lisan : Arapça nezʿ + Türkçe etmek
Telaffuz : ne'zetmek
1. isim , isim , isim , isim , Başa takılan bürgü ve saçları tutmaya yarayan üzerinde eski Türk motifleri bulunan başlık
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kanama
1. Bu şiddetli nezfin önüne geçememekten korkuyordu.
1. Bu şiddetli nezfin önüne geçememekten korkuyordu.
Lisan : Arapça nezf
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Temiz
1. Bununla beraber sitemleri ve tarizleri onunkilerden çok daha ince ve nezihtir.
1. Bununla beraber sitemleri ve tarizleri onunkilerden çok daha ince ve nezihtir.
2. Temiz ahlaklı
Lisan : Arapça nezīh
nezretmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Adak
1. Yerden bir avuç saman aldı, ellerinin arasında bir nezri yerine getirir gibi ovuşturup havaya üfledi.
1. Yerden bir avuç saman aldı, ellerinin arasında bir nezri yerine getirir gibi ovuşturup havaya üfledi.
Lisan : Arapça neẕr
nezle otu, bahar nezlesi, İspanyol nezlesi, saman nezlesi
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Soğuk almaktan ileri gelen, burun akması, aksırma ile beliren hastalık, ingin, tumağı, dumağı, çaputlama, zükâm, nevazil
1. Havaların değişik gitmesi, bir sıcak bir soğuk olması adamcağızı nezle etmiş, üstelik nezle göğsüne inmiştir.
1. Havaların değişik gitmesi, bir sıcak bir soğuk olması adamcağızı nezle etmiş, üstelik nezle göğsüne inmiştir.
Lisan : Arapça nezle
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Pisik otu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nezlesi olan
1. Bu nevi rahatsızlığı nezleli ve hafifçe sıtmalı olduğumuz zaman da duyarız.
1. Bu nevi rahatsızlığı nezleli ve hafifçe sıtmalı olduğumuz zaman da duyarız.
1. -e , -e , -i , -i , eskimiş , eskimiş , -e , -e , -i , -i , eskimiş , eskimiş , Adamak
Lisan : Arapça neẕr + Türkçe etmek
Telaffuz : ne'zretmek
nice nice, bir nice
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kaç, ne kadar
2. Birçok
1. Yalılarda nice yük odaları, oda gibi büyük kilerler vardı.
1. Yalılarda nice yük odaları, oda gibi büyük kilerler vardı.
3. zarf , zarf , zarf , zarf , (ni'ce) Nasıl
4. zarf , zarf , zarf , zarf , (ni'ce) Uzun süreden beri
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Pek çok
1. Allah nice nice yıllara eriştirsin.
1. Allah nice nice yıllara eriştirsin.
1. -i , -i , -i , -i , Bir şeyi sayı, ölçü vb. ile bildirmek
2. mantık , mantık , mantık , mantık , Bir terime, tek veya çok oluşuna göre bir nicelik yüklemek
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin sayılabilen, ölçülebilen veya azalıp çoğalabilen durumu, kemiyet, miktar, kantite
1. Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü.
1. Bu artış nicelik bakımından olduğu kadar nitelikte de görüldü.
2. Bir şeyin eşit parçalara bölünebilen ve ölçülebilir olan yanları
3. Genellikle sayılabilen, toplamı doğrudan sayı olarak belirtilebilen genel özellik
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Hangi amaçla, hangi sebeple, neden, niye
1. Sen misin Çalıkuşu, dedi, niçin böyle kendi kendine yavaş yavaş yürüyorsun?
1. Sen misin Çalıkuşu, dedi, niçin böyle kendi kendine yavaş yavaş yürüyorsun?
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çağırma, bağırma, seslenme
1. Baba, 'ya Allah' nidası ile yerinden zorla, oğluna abanarak kalktı.
1. Baba, 'ya Allah' nidası ile yerinden zorla, oğluna abanarak kalktı.
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Ünlem
Lisan : Arapça nidāʾ
Telaffuz : nida:
nifak tohumu
1. isim , isim , isim , isim , Geçimsizlik, anlaşmazlık, ara bozuculuk
1. Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti.
1. Nifak unsurları her ikisinin iyi niyetlerinden yavaş yavaş, sinsi sinsi kendi çıkarlarına yararlanmasını bilecekti.
Lisan : Arapça nifāḳ
Telaffuz : nifa:kı
1. ara açmak, bozgunculuk yapmak
1. Bülent ile haminnesinin arasına derin bir nifak sokmuştu.
1. Bülent ile haminnesinin arasına derin bir nifak sokmuştu.
Ön Takı : (bir yere, bir şeye)