92406 kayıt bulundu.
1. söylendiğine göre, güya
1. Neymiş? Projenin sahibi oymuş!
1. Neymiş? Projenin sahibi oymuş!
1. bağlaç , bağlaç , bağlaç , bağlaç , `Önemi yok, olan oldu` anlamında kullanılan bir söz
2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Çok şükür, bereket versin` anlamında kullanılan bir söz
3. zarf , zarf , zarf , zarf , `Konuyu kapatalım, uzatmayalım, her ne ise` anlamında kullanılan bir söz
1. Neyse, sofraya davet olunduk.
1. Neyse, sofraya davet olunduk.
Telaffuz : ne'yse
1. bir yere, bir dereceye kadar
1. Erkekler neyse ne ama kadınlar...
1. Erkekler neyse ne ama kadınlar...
neyzen bakışlı
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Ney çalan kimse
1. Neyzen hicaz bir taksime başladı, bu koca yeri dolduran yüzlerce insan birden tıs kesildi.
1. Neyzen hicaz bir taksime başladı, bu koca yeri dolduran yüzlerce insan birden tıs kesildi.
Lisan : Farsça neyzen
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Temizlik, paklık
Lisan : Arapça neẓāfet
Telaffuz : neza:fet
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Temizlik, ahlak temizliği
Lisan : Arapça nezāhet
Telaffuz : neza:het
1. isim , isim , isim , isim , Başkalarına karşı saygılı ve incelikle davranma, incelik, naziklik
Lisan : Arapça nezāket
Telaffuz : neza:ket
1. davranışlarda nazik olmak
1. Galiba beni tanımış olacak, ondan sonra biraz fazla nezaket göstermek istedi.
1. Galiba beni tanımış olacak, ondan sonra biraz fazla nezaket göstermek istedi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Nezaket olarak, nazik davranarak
1. Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler.
1. Nedret'in arkadaşları bizi nezaketen davet ettiler.
Lisan : Arapça nezāketen
Telaffuz : neza:keten
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnce, nazik
1. Geniş bilgili, çok nezaketli, şahsına hürmet telkin ettirmiş ve dostları tarafından çok sevilmiş bir zattı.
1. Geniş bilgili, çok nezaketli, şahsına hürmet telkin ettirmiş ve dostları tarafından çok sevilmiş bir zattı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Nazik olmayan
1. Birdenbire tavırlarını değiştirmişler, nezaketsiz diyemeyeceğim ama oldukça soğuk bir eda takınmışlardı.
1. Birdenbire tavırlarını değiştirmişler, nezaketsiz diyemeyeceğim ama oldukça soğuk bir eda takınmışlardı.
1. isim , isim , isim , isim , İnce ve nazik olmama durumu, kabalık
1. Bir iki kere aklıma geldi, nezaketsizlik olmasın diye sormadım.
1. Bir iki kere aklıma geldi, nezaketsizlik olmasın diye sormadım.
nezarethane
1. isim , isim , isim , isim , Bakma, gözetme, gözetim
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Gözaltı
3. Nezarethane
1. Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler.
1. Zaptiye nezaretinde temiz bir dayaktan sonra hepimizi bir yere sürdüler.
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Bakanlık
5. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Görü
Lisan : Arapça neẓāret
Telaffuz : neza:ret
1. denetlemek, bakmak
1. Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum.
1. Sevincimi belli etmemek için tekerleklerin çıkarılmasına hâlâ nezaret ediyorum.
1. isim , isim , isim , isim , Gözaltına alınan kimselerin karakolda konulduğu yer, nezaret
1. Emniyet müdürlüğünde nezarethane dedikleri yerdi burası.
1. Emniyet müdürlüğünde nezarethane dedikleri yerdi burası.
Lisan : Arapça neẓāret + Farsça ḫāne
Telaffuz : neza:retha:ne
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Görünüşlü, görüntüye sahip, manzaralı
1. Yüksek, havadar, nezaretli bir ev.
1. Yüksek, havadar, nezaretli bir ev.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Görünütüsü olmayan, manzarasız
1. O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı.
1. O oda hem daraş hem nezaretsiz hem de lodosa karşı.