92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sonuçsuz
1. Sizi şu neticesiz hevesten vazgeçirmek için tehlikeyi göze aldım, geldim.
1. Sizi şu neticesiz hevesten vazgeçirmek için tehlikeyi göze aldım, geldim.
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Sonuç olarak
Lisan : Arapça netīceten
Telaffuz : neti:ceten
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Net, açık seçik, iyi bir duruma gelmek
1. -i , -i , -i , -i , Netleştirme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Netleştirme gücü bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Net olma durumu
1. Ferit gözlerini açınca evvela etrafı görüşündeki netliğin verdiği hayret içinde Vafi Bey'in açık yeşil gözlerindeki berrak huzurla karşılaştı.
1. Ferit gözlerini açınca evvela etrafı görüşündeki netliğin verdiği hayret içinde Vafi Bey'in açık yeşil gözlerindeki berrak huzurla karşılaştı.
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Tanrı'ya sığındık, Tanrı korusun` anlamlarında, tehlikeli bir durumla karşılaşıldığında kullanılan bir söz
Lisan : Arapça neʿūẕubillah
Telaffuz : neu:zübillah, l ince okunur
nevi şahsına münhasır, bir nevi
1. isim , isim , isim , isim , Çeşit, cins, tür
1. Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir.
1. Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir.
Lisan : Arapça nevʿ
nevabuselik
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ses, ahenk, nağme
2. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir makam adı ve yegâhtan bir oktav tiz olan `re` perdesi
Lisan : Farsça nevā
Telaffuz : neva:
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam
Lisan : Farsça nevā + bū-selīk
Telaffuz : neva:bu:selik
soğuk nevale
1. isim , isim , isim , isim , Azık
1. Halk sırtlarında heybeleri, ellerinde nevale sepetleriyle vapura girdi.
1. Halk sırtlarında heybeleri, ellerinde nevale sepetleriyle vapura girdi.
Lisan : Arapça nevāle
Telaffuz : neva:le
1. gerekli yiyecek ve içeceği sağlamak
1. Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor.
1. Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor.
2. sofrayı hazırlamak
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , Nezle
1. Sabah erkenden ayaza çıkarsan nevazil olursun...
1. Sabah erkenden ayaza çıkarsan nevazil olursun...
Lisan : Arapça nevāzil
Telaffuz : neva:zil
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İltifat, gönül alma, okşama
1. Vaktiyle en tatlı iltifatları, en sıcak nevazişleri ondan işittim.
1. Vaktiyle en tatlı iltifatları, en sıcak nevazişleri ondan işittim.
Lisan : Farsça nevāziş
Telaffuz : neva:ziş
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İlkbahar
2. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam
Lisan : Farsça nev + bahār
Telaffuz : ne'vbaha:rı
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam
Lisan : Farsça nev + Arapça es̱er
Telaffuz : ne'veser
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendine özgü davranış ve karakteri olan (kimse)
1. Nevi şahsına münhasır bir ziyankâr hırsız, iki üç günde bir eve giriyor.
1. Nevi şahsına münhasır bir ziyankâr hırsız, iki üç günde bir eve giriyor.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yüzün rengi, bet beniz
Lisan : Arapça nevr
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Umutsuz, çaresiz
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Umutsuz, çaresiz bir biçimde
1. Bir kısmı geceyi burada geçirmek zaruri olduğu kanaatinde idi, ona göre bir şey yapalım, ateş yakalım diye, nevmit ve şaşkın söyleniyorlardı.
1. Bir kısmı geceyi burada geçirmek zaruri olduğu kanaatinde idi, ona göre bir şey yapalım, ateş yakalım diye, nevmit ve şaşkın söyleniyorlardı.
Lisan : Farsça nevmīd