Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
neticeleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Neticeleşmek işi


neticeleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Sonuca erişmek


neticesiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sonuçsuz

Örnek:

1. Sizi şu neticesiz hevesten vazgeçirmek için tehlikeyi göze aldım, geldim.

1. Sizi şu neticesiz hevesten vazgeçirmek için tehlikeyi göze aldım, geldim.


neticesizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sonuçsuzluk


neticeten
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Sonuç olarak


Lisan : Arapça netīceten

Telaffuz : neti:ceten

netleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Netleşmek durumu


netleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Net, açık seçik, iyi bir duruma gelmek


netleştirebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Netleştirebilmek işi


netleştirebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Netleştirme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Netleştirme gücü bulunmak


netleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Netleştirmek işi


netleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Net ve açık bir duruma kavuşturmak


netlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Net olma durumu

Örnek:

1. Ferit gözlerini açınca evvela etrafı görüşündeki netliğin verdiği hayret içinde Vafi Bey'in açık yeşil gözlerindeki berrak huzurla karşılaştı.

1. Ferit gözlerini açınca evvela etrafı görüşündeki netliğin verdiği hayret içinde Vafi Bey'in açık yeşil gözlerindeki berrak huzurla karşılaştı.


neuzübillah
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Tanrı'ya sığındık, Tanrı korusun` anlamlarında, tehlikeli bir durumla karşılaşıldığında kullanılan bir söz


Lisan : Arapça neʿūẕubillah

Telaffuz : neu:zübillah, l ince okunur

nev

İlgili Kelimeler:

nevi şahsına münhasır, bir nevi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çeşit, cins, tür

Örnek:

1. Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir.

1. Bu kadının hastalığı, isterinin çok şiddetli bir nevidir.


Lisan : Arapça nevʿ

neva

İlgili Kelimeler:

nevabuselik

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ses, ahenk, nağme

2. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir makam adı ve yegâhtan bir oktav tiz olan `re` perdesi


Lisan : Farsça nevā

Telaffuz : neva:

nevabuselik
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde bir birleşik makam


Lisan : Farsça nevā + bū-selīk

Telaffuz : neva:bu:selik

nevale

İlgili Kelimeler:

soğuk nevale

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Azık

Örnek:

1. Halk sırtlarında heybeleri, ellerinde nevale sepetleriyle vapura girdi.

1. Halk sırtlarında heybeleri, ellerinde nevale sepetleriyle vapura girdi.


Lisan : Arapça nevāle

Telaffuz : neva:le

nevaleyi (veya nevalesini) düzmek
Anlamı:

1. gerekli yiyecek ve içeceği sağlamak

Örnek:

1. Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor.

1. Elinde yiyecek paketleriyle evin nevalesini düzmüş, geri dönüyor.

2. sofrayı hazırlamak


nevazil
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , isim , isim , eskimiş , eskimiş , tıp , tıp , Nezle

Örnek:

1. Sabah erkenden ayaza çıkarsan nevazil olursun...

1. Sabah erkenden ayaza çıkarsan nevazil olursun...


Lisan : Arapça nevāzil

Telaffuz : neva:zil

nevaziş
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İltifat, gönül alma, okşama

Örnek:

1. Vaktiyle en tatlı iltifatları, en sıcak nevazişleri ondan işittim.

1. Vaktiyle en tatlı iltifatları, en sıcak nevazişleri ondan işittim.


Lisan : Farsça nevāziş

Telaffuz : neva:ziş

nevbahar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , İlkbahar

2. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam


Lisan : Farsça nev + bahār

Telaffuz : ne'vbaha:rı

neveser
Anlamı:

1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde birleşik bir makam


Lisan : Farsça nev + Arapça es̱er

Telaffuz : ne'veser

nevi şahsına münhasır
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendine özgü davranış ve karakteri olan (kimse)

Örnek:

1. Nevi şahsına münhasır bir ziyankâr hırsız, iki üç günde bir eve giriyor.

1. Nevi şahsına münhasır bir ziyankâr hırsız, iki üç günde bir eve giriyor.


nevir
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yüzün rengi, bet beniz


Lisan : Arapça nevr

nevmit
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Umutsuz, çaresiz

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Umutsuz, çaresiz bir biçimde

Örnek:

1. Bir kısmı geceyi burada geçirmek zaruri olduğu kanaatinde idi, ona göre bir şey yapalım, ateş yakalım diye, nevmit ve şaşkın söyleniyorlardı.

1. Bir kısmı geceyi burada geçirmek zaruri olduğu kanaatinde idi, ona göre bir şey yapalım, ateş yakalım diye, nevmit ve şaşkın söyleniyorlardı.


Lisan : Farsça nevmīd