Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
mukavemet koşusu
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , 3-15 kilometre arasındaki uzun mesafeli koşulardan her biri


mukavemetçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Düşman saldırısına boyun eğmeyip her çeşit araçla karşı gelen yurtsever kimse

2. spor , spor , spor , spor , Uzun mesafe koşucusu


mukavemetçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mukavemetçi olma durumu


mukavemeti kırılmak
Anlamı:

1. direnci, gücü azalmak


mukavemetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dayanıklı, güçlü, dirençli


mukavemetsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dayanıksız, güçsüz, dirençsiz


mukavemetsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mukavemetsiz olma durumu

Örnek:

1. Bu zaaf, bu mukavemetsizlik, bu iradesizlik ne idi, niçindi, nereden geliyordu?

1. Bu zaaf, bu mukavemetsizlik, bu iradesizlik ne idi, niçindi, nereden geliyordu?


mukavim
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Dayanıklı, güçlü, dirençli

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Karşı koyan, başkaldıran


Lisan : Arapça muḳāvim

Telaffuz : muka:vim

mukavva
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kalın karton

Örnek:

1. Benden iş çıkaramayacağını anlayan çocuk, yazgısına razı olarak mukavva tezgâhının başına dönüyor.

1. Benden iş çıkaramayacağını anlayan çocuk, yazgısına razı olarak mukavva tezgâhının başına dönüyor.


Lisan : Arapça muḳavvā

Telaffuz : muka'vva

mukavves
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kavisli, eğri, eğmeçli


Lisan : Arapça muḳavves

mukavvi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kuvvetlendirici, güç katıcı


Lisan : Arapça muḳavvī

Telaffuz : mukavvi:

mukayese
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Benzeterek veya karşılaştırarak değerlendirme, karşılaştırma, kıyaslama

Örnek:

1. Bu kitabın kahramanıyla hakikat arasında yeniden mukayeseye başladı.

1. Bu kitabın kahramanıyla hakikat arasında yeniden mukayeseye başladı.


Lisan : Arapça muḳāyese

Telaffuz : muka:yese

mukayese etmek
Anlamı:

1. karşılaştırmak, kıyaslamak


mukayeseli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Karşılaştırmalı

Örnek:

1. Politika felsefesine ve mukayeseli devletçilik şuuruna aşina olarak yetişmemişti.

1. Politika felsefesine ve mukayeseli devletçilik şuuruna aşina olarak yetişmemişti.


mukayyet
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bağlı olan, bağlanmış

2. Bir şart veya kayıtla bağlı olan

3. Yazılmış, yazılı, kayıtlı


Lisan : Arapça muḳayyed

mukayyet olmak
Anlamı:

1. korumak, gözetmek

Örnek:

1. İstanbul pek havalandı, balolar, danslar... Kıza mukayyet olamayacağız.

1. İstanbul pek havalandı, balolar, danslar... Kıza mukayyet olamayacağız.


mukayyit
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kayıt işlerini yapan kimse

2. Kaydedici makine


Lisan : Arapça muḳayyid

mükedder
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Üzgün

Örnek:

1. Şimdi artık, meyus ve mükedder yaşayıp gidiyoruz.

1. Şimdi artık, meyus ve mükedder yaşayıp gidiyoruz.


Lisan : Arapça mukedder

mükedder olmak
Anlamı:

1. üzülmek, kederlenmek


mükellef

İlgili Kelimeler:

vergi mükellefi

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yükümlü

Örnek:

1. Okul sadece kafayı değil kalbi de terbiye etmekle mükelleftir.

1. Okul sadece kafayı değil kalbi de terbiye etmekle mükelleftir.

2. Eksiksiz, özenli bir biçimde yapılmış

Örnek:

1. Aralanan kapıdan girdim, mükellef fakat loş antrede Mapa kraliçesi ayakta duruyor.

1. Aralanan kapıdan girdim, mükellef fakat loş antrede Mapa kraliçesi ayakta duruyor.

3. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Vergi vermekle yükümlü olan kimse veya kuruluş


Lisan : Arapça mukellef

mükellefiyet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yükümlülük


Lisan : Arapça mukellefiyyet

mükelleflik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mükellef olma durumu

2. Yükümlülük


mükemmel
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kusursuz

Örnek:

1. Sesinizin tonalitesi mükemmel.

1. Sesinizin tonalitesi mükemmel.

2. Tam, tamamlanmış

3. Eksiksiz

4. Olgunlaşmış

5. Çok güzel, harikulade, şahane

6. zarf , zarf , zarf , zarf , Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin, şahane bir biçimde

Örnek:

1. O, köylülerin ağzından girip burnundan çıkmayı mükemmel becerir.

1. O, köylülerin ağzından girip burnundan çıkmayı mükemmel becerir.


Lisan : Arapça mukemmel

mükemmelen
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Eksiksiz, kusursuz olarak

Örnek:

1. Görevini mükemmelen yaptı.

1. Görevini mükemmelen yaptı.


Lisan : Arapça mukemmelen

Telaffuz : mükemme'len

mükemmeliyet

İlgili Kelimeler:

mükemmeliyet merkezi

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Mükemmellik


Lisan : Arapça mukemmeliyyet