92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Odaların genellikle köşelerine konulan, ayaklı aydınlatma aracı
Lisan : Fransızca lampadaire
1. -i , -i , -i , -i , Lamba ışığıyla incelemek
1. Yumurtaları lambalamışlar.
1. Yumurtaları lambalamışlar.
2. Kapı ve pencere kenarlarına girinti açmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir sayıda lambası olan
1. Üç lambalı avize.
1. Üç lambalı avize.
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Lamba ile çalışan
1. Beş lambalı radyo.
1. Beş lambalı radyo.
3. Birbirinin içine geçebilecek biçimde yapılmış
1. Lambalı döşeme tahtası.
1. Lambalı döşeme tahtası.
1. isim , isim , isim , isim , Eskiden yapılarda lamba koyacak veya takılacak yer
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Lambanın alabileceği kadar
1. Bir lambalık gaz yağı.
1. Bir lambalık gaz yağı.
1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Bir yapının iç duvar kaplaması
1. Ahşap lambri. Mermer lambri.
1. Ahşap lambri. Mermer lambri.
2. Tavana yapılan ahşap kaplama
Lisan : Fransızca lambris
Telaffuz : la'mbri, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Dokusunda çoğunlukla gümüş ve altın renginde tel bulunan kumaş veya metal parlaklığı verilmiş deri
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Böyle bir kumaş veya deriden yapılan
1. Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı.
1. Zehra, lame balo pabuçlarından görünecek olan ayak tırnaklarını da cilaladı.
Lisan : Fransızca lamé
Telaffuz : l ince okunur
lamekân takımı
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Mekânı olmayan, mekânsız
2. Yersiz yurtsuz, belli bir adresi olmayan
Lisan : Arapça lāmekān
Telaffuz : la:mekân, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Yersiz yurtsuz, adresi belirsiz kişiler topluluğu
1. isim , isim , isim , isim , Mikroskopla yapılan incelemede bazen lamların üstüne kapatılan dört köşe, küçük ve ince cam parçası
2. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , Çok ince tabaka
Lisan : Fransızca lamelle
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Dolambaçlı
2. Eğri büğrü, çarpık
Lisan : Arapça lām + elif
Telaffuz : la:melif, l ince okunur
1. `değişmez, kesin, başka yolu yok` anlamında kullanılan bir söz
1. Lütfü'ye akordeon çaldırıyorlar, lâmı cimi yok, çalacak.
1. Lütfü'ye akordeon çaldırıyorlar, lâmı cimi yok, çalacak.
1. isim , isim , isim , isim , Yapay reçine çözeltisi emdirilmiş kâğıtların üst üste konularak sıcak preslerde basınç altında sıkıştırılması ile elde edilen kaplama ve döşeme malzemesi
1. Ön tarafta parke, laminant gibi inşaat malzemeleri satan bir dükkân olmalıydı.
1. Ön tarafta parke, laminant gibi inşaat malzemeleri satan bir dükkân olmalıydı.
Lisan : Fransızca laminante
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bütün denizlerde yetişen, sarı veya esmer renkte, emici köklerle kayalara tutunan, uzun şeritler durumunda bir deniz yosunu (Laminaria)
Lisan : Latince
Telaffuz : lamina'rya, l ince okunur
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , biyoloji , biyoloji , isim , isim , eskimiş , eskimiş , biyoloji , biyoloji , Dokunum
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Duyarga
Lisan : Arapça lāmise
Telaffuz : la:mise, l ince okunur
1. ünlem , ünlem , kaba konuşmada , kaba konuşmada , ünlem , ünlem , kaba konuşmada , kaba konuşmada , Ulan
1. İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor?
1. İte bak lan, dedi, nasıl da horozlanıyor?
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Hidratlı doğal kurşun sülfat
Lisan : Fransızca lanarkite
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Dört tekerlekli, içinde dingillere paralel olarak düzenlenmiş karşılıklı iki oturma sırası bulunan, üstü açılıp kapanabilen çift körüklü binek arabası
Lisan : Fransızca landau
Telaffuz : la'ndo, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Tanrı'nın merhametinden yoksun olma
1. Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor.
1. Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kötü, berbat, çok kötü
1. Lanet bir adam.
1. Lanet bir adam.
3. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Bir ilenme sözü
1. Lanet, filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik herifler!
1. Lanet, filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah'a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik herifler!
Lisan : Arapça laʿnet
Telaffuz : la:net, l ince okunur
1. ilenmek, kötülüğünü istemek
1. Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti.
1. Bu nesil öyle zamanlar geçirdi ki doğduğuna lanet etti.
1. bir kimsenin Tanrı'nın merhametinden yoksun kalmasını dilemek
1. Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ızdırap çekiyordu.
1. Hele sevgilisinin de hastalandığı bu korkunç haftalarda, fabrikanın cinayetlerine ne kadar lanet okuyor, biraz da kendisi vasıta olduğundan dolayı ne derece ızdırap çekiyordu.
1. Öfke veya kini ifade etmek için kullanlan bir ilenme sözü
1. Bir sabah lanet olsun, dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!
1. Bir sabah lanet olsun, dedim, yaptığım iyilik gözüne dizine dursun!