92406 kayıt bulundu.
1. bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak
1. sağırlaşmasına sebep olmak, işitemez duruma getirmek
1. Bu, başını döndüren, kulağını sağır eden seslere karşı elinden ne gelirdi ki...
1. Bu, başını döndüren, kulağını sağır eden seslere karşı elinden ne gelirdi ki...
baca külahı
1. isim , isim , isim , isim , İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kabın alabileceği miktarda olan
1. Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı.
1. Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Erkeklerin giydiği genellikle keçeden, ucu sivri veya yüksek başlık
1. Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı.
1. Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Oyun, hile
Lisan : Farsça kulāh
Telaffuz : l ince okunur
1. düzen, dalavere ile bir işin başına geçmek
1. Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir.
1. Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir.
1. hileyle, oyunla kandırıp parasını almak
1. Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı.
1. Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı.
1. `söylediklerine inanamıyorum, beni kandıramazsın` anlamında kullanılan bir söz
1. Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!
1. Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!
1. tehdit ederek bozuşmak
1. Dükkânda çalışırken ters bir iş tutarsa yeniden külahları değişebilirlerdi.
1. Dükkânda çalışırken ters bir iş tutarsa yeniden külahları değişebilirlerdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külahı andıran, külaha benzeyen, külah gibi, külahımsı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Varlıklı Rus köylüsü
Lisan : Rusça
kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Başın her iki yanında bulunan işitme organı
1. Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum.
1. Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum.
2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü
1. Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.
1. Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.
3. Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri
4. Saban kulağı
5. Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı
6. müzik , müzik , müzik , müzik , Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu
7. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği
1. kulağı rahatsız etmek
1. Evde kimse yoktu sözü kulağını tırmaladı.
1. Evde kimse yoktu sözü kulağını tırmaladı.
1. bir şeyi duymazlıktan gelmek
1. Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.
1. Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kulağın yakınında bulunan tükürük bezlerinin en büyüğü
1. dikkate almamak, göz önünde tutmamak
1. Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar.
1. Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar.