Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kulağını doldurmak
Anlamı:

1. bir kimseye başkasından bilgi almadan önce konu üzerinde bilgi verirken kendi düşüncesini aşılamak


kulağını sağır etmek
Anlamı:

1. sağırlaşmasına sebep olmak, işitemez duruma getirmek

Örnek:

1. Bu, başını döndüren, kulağını sağır eden seslere karşı elinden ne gelirdi ki...

1. Bu, başını döndüren, kulağını sağır eden seslere karşı elinden ne gelirdi ki...


kulağının üzerine yatmak
Anlamı:

1. görmezlikten, duymazlıktan gelmek, dikkate almamak


kulağının zarı patlamak
Anlamı:

1. gürültü yüzünden rahatsız olmak


Ön Takı : (birinin)

külah

İlgili Kelimeler:

baca külahı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçine bazı şeyler koymak için huni biçiminde bükülmüş kâğıt kap

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kabın alabileceği miktarda olan

Örnek:

1. Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı.

1. Dışarıda, bahçede, meydanda bekleyen mektep çocuklarına birer külah şeker dağıtıldı.

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Erkeklerin giydiği genellikle keçeden, ucu sivri veya yüksek başlık

Örnek:

1. Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı.

1. Bunun sırtında öbürleri gibi bir uzun cübbe, başında bir uzun külah vardı.

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Oyun, hile


Lisan : Farsça kulāh

Telaffuz : l ince okunur

külah giydirmek
Anlamı:

1. hileyle, oyunla aldatmak


Ön Takı : (birine)

külah kapmak
Anlamı:

1. düzen, dalavere ile bir işin başına geçmek

Örnek:

1. Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir.

1. Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir.


külah peşinde olmak
Anlamı:

1. yalan dolanla bir işin başına geçmeye çalışmak


külah takmak
Anlamı:

1. hileyle, oyunla kandırıp parasını almak

Örnek:

1. Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı.

1. Önüme gelene külah takacaktım. Külah takacağım kimseler de mutlaka benim gibi olanlardı.


külahçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külah yapan veya satan kimse


külahçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Külahçının yaptığı iş


külahıma anlat!
Anlamı:

1. `söylediklerine inanamıyorum, beni kandıramazsın` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!

1. Anlat sen benim külahıma! Ah, ben hükûmette olsam size gık dedirtmem!


külahımsı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külahsı


külahını havaya atmak
Anlamı:

1. pek çok sevinmek


külahını ters giydirmek
Anlamı:

1. çok kurnaz olmak


Ön Takı : (birine)

külahları değiştirmek (veya değişmek)
Anlamı:

1. tehdit ederek bozuşmak

Örnek:

1. Dükkânda çalışırken ters bir iş tutarsa yeniden külahları değişebilirlerdi.

1. Dükkânda çalışırken ters bir iş tutarsa yeniden külahları değişebilirlerdi.


külahlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külahı olan

2. Koni biçiminde tavanı olan


külahsı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külahı andıran, külaha benzeyen, külah gibi, külahımsı


külahsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Külahı olmayan


kulak
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Varlıklı Rus köylüsü


Lisan : Rusça

kulak

İlgili Kelimeler:

kulak altı bezi, kulak çivisi, kulakdavulu, kulak demiri, kulak dolgunluğu, kulak erimi, kulak kepçesi, kulak kulağa, kulak memesi, kulak misafiri, kulak sadakası, kulak tıkacı, kulak tırmalayıcı, kulaktozu, kulak zarı, kulağı delik, kulağı kesik, kulağı kirişte, kulağı tetikte, kulağı tıkalı, dış kulak, ekşikulak, iç kulak, kabakulak, kamışkulak, karakulak, kepçe kulak, orta kulak, yelken kulak, aslankulağı, ayıkulağı, baca kulağı, cankulağı, denizkulağı, deniz kulağı, eşekkulağı, farekulağı, filkulağı, kuzukulağı, müzik kulağı, saban kulağı, sıçankulağı, tavşankulağı, eli kulağında, ağzı kulaklarında

Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Başın her iki yanında bulunan işitme organı

Örnek:

1. Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum.

1. Kulaklarımın uğultusu içinde, söylediği lakırtıların hiçbirini duymuyordum.

2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Bu organın, sesleri toplayıp içeriye almaya yarayan dış bölümü

Örnek:

1. Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.

1. Elleriyle kulaklarını tıkayıp yatağının yanında tortop oldu.

3. Balıklarda başın iki yanında bulunan ve ağızdan alıp solungaçlardan geçirdiği suyu dışarıya vermeye yarayan yarıklardan her biri

4. Saban kulağı

5. Duvar, baca, şömine vb. yerlerde kulağa benzer çıkıntı

6. müzik , müzik , müzik , müzik , Telli çalgılarda tel germeye yarayan burgu

7. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Akarsuların ve özellikle göllerin karaya giren ve durgunlaşan yerleri

8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Seslerin uygunluğunu seçebilme ve değerlendirebilme yeteneği


kulak (veya kulağını) tırmalamak
Anlamı:

1. kulağı rahatsız etmek

Örnek:

1. Evde kimse yoktu sözü kulağını tırmaladı.

1. Evde kimse yoktu sözü kulağını tırmaladı.


kulak (veya kulaklarını) tıkamak
Anlamı:

1. bir şeyi duymazlıktan gelmek

Örnek:

1. Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.

1. Vücudu içinden duyduğu çöküntülere kulaklarını tıkar, gözlerini yumar.


kulak altı bezi
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kulağın yakınında bulunan tükürük bezlerinin en büyüğü


kulak arkası (veya ardı) etmek
Anlamı:

1. dikkate almamak, göz önünde tutmamak

Örnek:

1. Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar.

1. Bazıları hava kirlenmesinde olduğu gibi bu eleştirileri kulak ardı ediyorlar.