92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Aynı köyde oturan kimselerin birbirine göre her biri, köylü
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , `benim öğrettiklerimle kalmış yeni hiçbir şey öğrenmemiş` anlamında kullanılan bir söz
1. Sen de koyduğum yerde otluyorsun, bir şey bilmiyorsun.
1. Sen de koyduğum yerde otluyorsun, bir şey bilmiyorsun.
1. arandığı hâlde bulunamayan şeyler veya bulunması gereken yerde bulunmayan kimseler için kullanılan bir söz
1. Gündüz olsun gece olsun, iki dakikalık bir fırsat buldu mu Allah'a ısmarladık, sütnineyi koydunsa bul!
1. Gündüz olsun gece olsun, iki dakikalık bir fırsat buldu mu Allah'a ısmarladık, sütnineyi koydunsa bul!
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Birinin bir şeyi bir yere koymasını sağlamak
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Üzeri zeytin yeşili veya kirli sarımsı yeşil renkli, sapı beyaz, üst kısmında derimsi bir halka ve dip kısmında belirgin çanakçık bulunan, meşe ve kayın ağaçlarının altında biten, en tehlikeli zehirli bir tür mantar, evcikkıran (Phalloides)
Telaffuz : kö'ygöçüren
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Dokunaklı, etkili, içli, acıklı
1. isim , isim , isim , isim , Köyleşmek işi
2. toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , toplum bilimi , Köyden şehre nüfus göçü dolayısıyla kırsal alanlara özgü davranış ve tutumların şehirlerde görülmesi
köylü çorbası, köylü kentli, köylü kurnazlığı, karım köylü, karısı köylü, orman köylüsü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Köyde yaşayan veya köyde doğmuş olan
2. isim , isim , isim , isim , Köydeş
1. Hasan benim köylümdür.
1. Hasan benim köylümdür.
3. isim , isim , isim , isim , Köy halkı
1. Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu.
1. Köylüleri, özellikle onları çok iyi tanıyordu.
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kaba, anlayışsız
1. isim , isim , isim , isim , Tavuk eti, pırasa, patates, kereviz, havuç ve şalgamın un ve yağ karışımına yedirilip bol suda pişirilmesiyle yapılan bir çorba türü
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Kasaba kurnazlığı
1. isim , isim , isim , isim , Köy
1. Köylük yerlerde on on iki çocuklu babalar çok görülür.
1. Köylük yerlerde on on iki çocuklu babalar çok görülür.
karısı köylülük
1. isim , isim , isim , isim , Köylü olma durumu
1. Köylülük, insan ile toprak arasında kurulan eski bir münasebet şeklidir.
1. Köylülük, insan ile toprak arasında kurulan eski bir münasebet şeklidir.
2. Köylülere özgü davranış
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Denenmemiş, etkisi kısa süren, o an için ortaya atılmış bir öğüt türü
1. Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır. Aklı ikiye ayırırlar: Koyma akıl, oyma akıl. Koyma akıl ancak kapıya kadar sürer. Oyma akıl ise bütün hayata siner, derler.
1. Atalarımızın çok güzel bir sözü vardır. Aklı ikiye ayırırlar: Koyma akıl, oyma akıl. Koyma akıl ancak kapıya kadar sürer. Oyma akıl ise bütün hayata siner, derler.
dedikodu
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Bir şeyi bir yere bırakmak, belli bir yere yerleştirmek
1. Öteki elini doktorun omzuna koydu.
1. Öteki elini doktorun omzuna koydu.
2. Bir kimseyi işe yerleştirmek, birine iş sağlamak
1. Bu işe kimi koyacağız?
1. Bu işe kimi koyacağız?
3. Bırakmak
1. İçeri kimseyi koymuyorlar.
1. İçeri kimseyi koymuyorlar.
4. Katmak, eklemek
1. Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir.
1. Mal üstüne mal koymak için içi giden bir kişidir.
5. İmza, tarih, adres yazmak
6. Uyulması gereken kuralları belirlemek, ortaya çıkarmak
1. Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor.
1. Orduda yaşayan manevi kuvveti de meydana koyuyor.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Etkilemek, dokunmak
1. Kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona.
1. Kendisinden yakışıklı ve ünlü olan bir adam için terk edilmiş olmak koyuyor olmalı ona.
8. Bir şey veya kimse için kullanmayı belirlemek, ayırmak
1. Giderlerini iki ay içinde yerine koydu.
1. Giderlerini iki ay içinde yerine koydu.
9. Bırakmak, terk etmek