92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Koşuşmak işi
1. Benim bir şeyden haberim yok ama doktordan doktora koşuşmanızı beğenmedim.
1. Benim bir şeyden haberim yok ama doktordan doktora koşuşmanızı beğenmedim.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Birlikte ve birden koşmak
1. Çocukluğun verdiği bir neşe ile papatyalardan toplamak üzere her biri bir tarafa koşuştular.
1. Çocukluğun verdiği bir neşe ile papatyalardan toplamak üzere her biri bir tarafa koşuştular.
2. Koşuşturmak
1. Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu.
1. Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir işi izlemek veya birçok işi yapmak amacıyla sürekli olarak gidip gelmek, koşuşmak
1. Çok koşuşturuyorum, az yazıyorum diye kızardı, bir şeylere kızar beni de cinlendirirdi.
1. Çok koşuşturuyorum, az yazıyorum diye kızardı, bir şeylere kızar beni de cinlendirirdi.
1. sıfat , sıfat , matematik , matematik , sıfat , sıfat , matematik , matematik , Paralel
1. sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , sıfat , sıfat , felsefe , felsefe , Koşutçuluk öğretisini benimseyen, paralelist
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Kişide, ruhsal ve bedensel olaylar arasında koşutluk bulunduğunu ileri süren öğreti, paralelizm
1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , İki çizginin koşut olması, paralellik
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Olay, düşünce vb. arasında benzerlik bulunması durumu
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ansızın veya çabucak koşmak
Telaffuz : koşu'vermek
1. isim , isim , mimarlık , mimarlık , isim , isim , mimarlık , mimarlık , Temel ile zemin arasındaki yükseklik
Lisan : Fransızca cote
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yörelere göre değişen ölçüde tahıl alabilen, tahtadan yapılmış bir ölçek
taşlanmış kot
1. isim , isim , isim , isim , Giysi yapılan mavi bir tür kumaş, blucin
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kumaştan yapılan (giysi)
1. Kot pantolon.
1. Kot pantolon.
1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Bir ülkede ithal edilecek malların çeşitlerini, oranlarını veya miktarlarını gösteren liste
2. Bir ülkede ithal edilecek mallar için getirilen sınırlama
3. Kuruluşlarda veya derneklerde bir gruba tanınan kontenjan sayısı
4. sinema , sinema , sinema , sinema , Bazı ülkelerde, sinemalarda belirli bir süre oynatılması zorunlu olan yerli film sayısının yabancı filmlere oranı
Lisan : Fransızca quota
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Pulluk, büyük saban
1. -i , -i , -i , -i , Kotarma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. O akşam yemeği için kotarabildiklerinin bir kısmını yarı çiğ, yarı pişmiş önüme sürüyor.
1. O akşam yemeği için kotarabildiklerinin bir kısmını yarı çiğ, yarı pişmiş önüme sürüyor.
2. Kotarma becerisi bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kotarma işi yapılmak
1. Arayacak bir iş, kotarılacak bir hayat, uğruna didinilecek bir gaye yokmuşçasına sadece ve öylece durdu.
1. Arayacak bir iş, kotarılacak bir hayat, uğruna didinilecek bir gaye yokmuşçasına sadece ve öylece durdu.
1. isim , isim , isim , isim , Kotarmak işi
1. Bizim pişirip kotarmaya uğraştığımız işe yabancı eller de mi karışıyordu?
1. Bizim pişirip kotarmaya uğraştığımız işe yabancı eller de mi karışıyordu?
1. -i , -i , -i , -i , Pişen yemeği başka kaba boşaltmak
1. İki kız kardeş güle söyleye sofralarını hazırlayıp yemeklerini kotardılar.
1. İki kız kardeş güle söyleye sofralarını hazırlayıp yemeklerini kotardılar.
2. Hazırlamak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir işi tamamlamak, bitirmek
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Üstesinden gelmek
1. Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım.
1. Yeter ki o beni içeri sokabilsin ve ben bu röportajı kotarayım.