Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
korku

İlgili Kelimeler:

korku damarı, alan korkusu, can korkusu, ışık korkusu, kapalı yer korkusu, konuşma korkusu, meydan korkusu, ölüm korkusu, su korkusu, yenilik korkusu, yükseklik korkusu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir tehlike veya tehlike düşüncesi karşısında duyulan kaygı, üzüntü

Örnek:

1. Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor.

1. Yarı çocuk kalbimde korku, kapıya yaklaştıkça büyüyor.

2. Kötülük gelme ihtimali, tehlike, muhatara

Örnek:

1. Yollarda korku kalmadı.

1. Yollarda korku kalmadı.

3. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Gerçek veya beklenen bir tehlike ile yoğun bir acı karşısında uyanan ve coşku, beniz sararması, ağız kuruması, solunum ve kalp atışı hızlanması vb. belirtileri olan veya daha karmaşık fizyolojik değişmelerle kendini gösteren duygu


korku dağları bekler (veya aşırır)
Anlamı:

1. `korku her yerde varlığını gösterir` anlamında kullanılan bir söz


korku damarı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kasıklarda olduğu sanılan, korkuyu atlatmak için sıkılması gerektiğine inanılan damar

Örnek:

1. Yere yatırdı. Uzun uzadıya kasıklarıma, korku damarlarıma bastı.

1. Yere yatırdı. Uzun uzadıya kasıklarıma, korku damarlarıma bastı.


korku düşmek
Anlamı:

1. endişelenmek, korkmak

Örnek:

1. Bir korku düştü canıma acep n'ola benim hâlim / Derman olmaz ise bana acep n'ola benim hâlim?

1. Bir korku düştü canıma acep n'ola benim hâlim / Derman olmaz ise bana acep n'ola benim hâlim?


korku saçmak
Anlamı:

1. herkesi korkutmak


korku salmak
Anlamı:

1. korkutmak

Örnek:

1. Devletin bu türden denetimlere kalkması, korku salma amacına yöneliktir.

1. Devletin bu türden denetimlere kalkması, korku salma amacına yöneliktir.


korku vermek
Anlamı:

1. korkutmak

Örnek:

1. Kadınlıktan, erkeklikten tiksiniyordu ve etteki sır ona korku veriyordu.

1. Kadınlıktan, erkeklikten tiksiniyordu ve etteki sır ona korku veriyordu.


Ön Takı : (birine)

korkudan çıldırmak
Anlamı:

1. aşırı korku yüzünden aklını yitirmek, delirmek

Örnek:

1. Yoksa çocuk, etrafını saran hayaletlerin dehşeti karşısında mutlaka korkudan çıldırırdı.

1. Yoksa çocuk, etrafını saran hayaletlerin dehşeti karşısında mutlaka korkudan çıldırırdı.


korkulma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korkulmak işi


korkulmak fiil
Anlamı:

1. -den , -den , -den , -den , Korkmak

Örnek:

1. Öyle şeylerden korkulur mu?

1. Öyle şeylerden korkulur mu?

2. Kaygı duyulmak

Örnek:

1. Aynı zamanda burası korkulacak ve hiç değilse çekinilecek, tekin olmayan bir yer olmuştu.

1. Aynı zamanda burası korkulacak ve hiç değilse çekinilecek, tekin olmayan bir yer olmuştu.


korkulu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korku veren, korkutan

Örnek:

1. Gördüğü korkulu rüyalara ve bunların tabirlerine inanırdı.

1. Gördüğü korkulu rüyalara ve bunların tabirlerine inanırdı.

2. Kendisinden kötülük gelebilen, tehlikeli

Örnek:

1. Hâlinden şerir, korkulu bir adam olduğu görünüyordu.

1. Hâlinden şerir, korkulu bir adam olduğu görünüyordu.


korkulu rüya (veya düş) görmektense uyanık yatmak evladır (veya yeğdir)
Anlamı:

1. `tehlikeli bir işe girişmektense o işin sağlayacağı kazançtan vazgeçmek daha iyidir` anlamında kullanılan bir söz


korkuluk

İlgili Kelimeler:

bostan korkuluğu, merdiven korkuluğu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tarla, bağ ve bahçelerde kuşların zarar vermesini önlemek için konulan, insana benzer kukla

Örnek:

1. Kargalar, korkuluktan korkmayan kuşlardır. Giderler de, alay eder gibi korkuluğun tepesine konarlar.

1. Kargalar, korkuluktan korkmayan kuşlardır. Giderler de, alay eder gibi korkuluğun tepesine konarlar.

2. Düşme tehlikesi olan yerlere çekilen duvar veya parmaklık

Örnek:

1. Eskiden köprünün güney kıyısında demir parmaklıklı bir korkuluk vardı.

1. Eskiden köprünün güney kıyısında demir parmaklıklı bir korkuluk vardı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bostan korkuluğu

4. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Küpeşte


korkuluklu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korkuluğu olan


korkuluksuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korkuluğu olmayan


korkunç
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok korkulu, korku veren, dehşete düşüren, müthiş

Örnek:

1. Bizi buraya getiren arabacı yolda birtakım korkunç şeyler söyledi.

1. Bizi buraya getiren arabacı yolda birtakım korkunç şeyler söyledi.

2. Herhangi bir özelliğiyle şaşkınlık veren

3. Çok aşırı, pek çok, güçlü, şiddetli

Örnek:

1. Sandık kokan masallarını önlerine gelene anlatmaktan korkunç zevk duyarlar.

1. Sandık kokan masallarını önlerine gelene anlatmaktan korkunç zevk duyarlar.


korkunçlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korkunçlaşmak işi


korkunçlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Korkunç bir duruma gelmek, korkunç bir durum almak


korkunçlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korkunçlaştırmak işi


korkunçlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Korkunç bir duruma getirmek


korkunçluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korkunç olma durumu

Örnek:

1. Korkunçluğun içinde harikulade tablolar birbirini kovalıyordu.

1. Korkunçluğun içinde harikulade tablolar birbirini kovalıyordu.


korkunun ecele faydası yoktur
Anlamı:

1. `kişi korkmakla kendisine gelecek bir kötülüğü önleyemez` anlamında kullanılan bir söz


korkuş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Korkma işi


korkusundan altına etmek (veya kaçırmak veya yapmak)
Anlamı:

1. çok korktuğunda idrarını veya dışkısını kaçırmak


korkusuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Korkusu olmayan, yürekli, gözü pek, pervasız

2. Korku vermeyen, tehlikesiz