92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kısıntı yapılan
1. Ama insan kısıntılı yaşamaya alışırsa...
1. Ama insan kısıntılı yaşamaya alışırsa...
1. isim , isim , isim , isim , İnsanoğlu, insan
2. Soylu kimse
Telaffuz : kişi'oğlu
kısır döngü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üreme imkânı olmayan, döl vermeyen (insan ve hayvan)
2. Ürün vermeyen (toprak)
1. Kısır toprak.
1. Kısır toprak.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Verimsiz, yararsız, sonuçsuz
1. Kısır çalışma. Kısır tartışma.
1. Kısır çalışma. Kısır tartışma.
4. biyoloji , biyoloji , biyoloji , biyoloji , İçinde hiçbir üreme olayı geçmeyen (canlı hücre, çekirdek vb.), steril
1. isim , isim , isim , isim , Haşlanmış bulgur, taze soğan, maydanoz ve baharatla yapılan bir yemek türü
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kabuk
1. Büsbütün aç, bir parça ağaç kışrı ve bir kuru portakal kabuğu bile bulamayan insan iskeletlerinin son iniltisini dinliyorduk.
1. Büsbütün aç, bir parça ağaç kışrı ve bir kuru portakal kabuğu bile bulamayan insan iskeletlerinin son iniltisini dinliyorduk.
Lisan : Arapça ḳişr
1. isim , isim , mantık , mantık , isim , isim , mantık , mantık , Bir önermeyi ikinci bir önermeyle ikinci önermeyi de dönüp birincisiyle tanıtlamaya çalışma yolu, fasit daire, döngü, kapsayıcı karşıtı
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aynı olumsuz sonucu veren, çözüm getirmeyen durumların tekrarlanması, sürdürülmesi
1. Ama ana yahut büyükanne, çocuğu korumaya kalkar, bu sistemi bozarsa kısır döngü sürer gider.
1. Ama ana yahut büyükanne, çocuğu korumaya kalkar, bu sistemi bozarsa kısır döngü sürer gider.
1. -i , -i , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , Esirgeyip bir şeyi vermekten çekinmek
1. -i , -i , -i , -i , Üreme organlarını ameliyatla döl veremez duruma getirmek, hadım etmek
1. isim , isim , isim , isim , Kısır olma durumu
1. Bu çocuksuzluk, bu kısırlık zaten bütün hayatımı zehirleyen bir şey.
1. Bu çocuksuzluk, bu kısırlık zaten bütün hayatımı zehirleyen bir şey.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Verimsizlik, akamet
1. isim , isim , isim , isim , Kısma işi
1. Yeşil gözlerini iki ince renk çizgisine çeviren bir kısışla güldü.
1. Yeşil gözlerini iki ince renk çizgisine çeviren bir kısışla güldü.
kişisel sergi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kişi ile ilgili, kişiye ilişkin, kişinin kendi malı olan, şahsi, zatî
1. Bu özü susma ile tanımlamak pek kişisel, rastgele bir yargı kurmak oluyor.
1. Bu özü susma ile tanımlamak pek kişisel, rastgele bir yargı kurmak oluyor.
1. isim , isim , isim , isim , Sadece bir sanatçının eserlerinin yer aldığı sergi
1. Şeref, Ankara'da açacağı ikinci kişisel sergisiyle meşgul.
1. Şeref, Ankara'da açacağı ikinci kişisel sergisiyle meşgul.
1. -i , -i , -i , -i , Kişiselleştirme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Kişiye özel duruma getirmek
2. Bilişim teknolojisinde kullanılan araçları kişiye özgü duruma getirmek
3. Bir kişiye mal etmek, bağlamak
4. Söz edilen konudan uzaklaşarak olumsuz yönleriyle kişiler üzerinde durmak
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Kişinin yurttaşlık haklarını kullanma yetkisinin yargı kuruluşları tarafından kaldırılması
2. Bunama, mahkûm olma vb. nedenlerden dolayı kanunun, bir kimsenin malını, parasını istediği gibi kullanmasına ve harcamasına engel olması, kısıtlılık, kısıtlama, hacir