Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kırılganlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırılgan olma durumu

Örnek:

1. Ülkemizde orta yaşı bulanların, eleştiri konusundaki kırılganlığını anlayamıyorum.

1. Ülkemizde orta yaşı bulanların, eleştiri konusundaki kırılganlığını anlayamıyorum.

2. kimya , kimya , kimya , kimya , Bir eksen etrafında döndürülen veya sert bir cisimle çizilen boya filminin çatlaması veya dağılması


kırılıp bükülmek
Anlamı:

1. kırıtarak, kibarlığa özenerek konuşmak


kırılıp dökülmek
Anlamı:

1. kibar görünmeye çalışmak

2. çok eskimek

3. kırıklık duymak


kırılış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırılma işi

Örnek:

1. Bacakların gövdeyi taşımak için aşırı bir yorgunluğa katlandıkları, her adımda, iki dizin de fazla kırılışından anlaşılıyordu.

1. Bacakların gövdeyi taşımak için aşırı bir yorgunluğa katlandıkları, her adımda, iki dizin de fazla kırılışından anlaşılıyordu.


kırılıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırılıvermek işi

Örnek:

1. Çünkü aşırı soğuk nedeniyle donan bu uzuvların kırılıvermesi için onlara hafifçe bir fiske vurmak yeterliydi.

1. Çünkü aşırı soğuk nedeniyle donan bu uzuvların kırılıvermesi için onlara hafifçe bir fiske vurmak yeterliydi.


kırılıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aniden kırılmak


Telaffuz : kırılı'vermek

kırılma

İlgili Kelimeler:

kırılma noktası

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırılmak işi

Örnek:

1. Ancak diyince şu bilmem ne kulübüyle bilmem ne kulübünün son maçlarındaki kafa, kol, bacak kırılmasından söz açacağımı sanmayınız.

1. Ancak diyince şu bilmem ne kulübüyle bilmem ne kulübünün son maçlarındaki kafa, kol, bacak kırılmasından söz açacağımı sanmayınız.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yürürken salınma, nazlı yürüyüş

3. fizik , fizik , fizik , fizik , Saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçen ışının doğrultusunu değiştirmesi

Örnek:

1. Gözlükleri pencerelerden yansıyan ışık kırılmalarıyla çevresine gökkuşağı renkleri saçıyor.

1. Gözlükleri pencerelerden yansıyan ışık kırılmalarıyla çevresine gökkuşağı renkleri saçıyor.


kırılma noktası
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir olay veya gelişmenin ulaştığı en duyarlı an veya durum


kırılmak fiil

İlgili Kelimeler:

çıtkırıldım

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kırma işine konu olmak, bir veya birçok parçaya ayrılmak

2. Bükülerek kat yeri oluşturmak

3. Savaş, bulaşıcı hastalık sebebiyle çok sayıda insan ölmek

4. -e , -e , -e , -e , Birine karşı kırgın duruma gelmek, gücenmek, incinmek

5. Kırgınlık duymak

Örnek:

1. Bana ne oluyor bugün? Donuyorum, her tarafım kırılıyor.

1. Bana ne oluyor bugün? Donuyorum, her tarafım kırılıyor.

6. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Soğuk, rüzgâr vb. eski gücü kalmamak, azalmak, yatışmak

7. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Cesaret, umut, onur azalmak, yok olmak

Örnek:

1. Kapıdan içeri ilk adımını atınca birdenbire cesareti kırıldı.

1. Kapıdan içeri ilk adımını atınca birdenbire cesareti kırıldı.

8. -den , -den , mecaz , mecaz , -den , -den , mecaz , mecaz , Ağaç, dal üzerinde meyve, çiçek, yaprak çok olmak

9. fizik , fizik , fizik , fizik , Saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçen bir ışın, doğrultu değiştirmek


kırım

İlgili Kelimeler:

et kırımı, soykırım

Anlamı:

1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Savunmasız insanların veya tutsakların toplu olarak öldürülmesi, katliam

Örnek:

1. İçtenlik insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş.

1. İçtenlik insanları kırımlara, cinayetlere, haksızlıklara sürüklemiş.

2. Hayvanların hastalık, soğuk gibi sebeplerle ölmesi


kırım kırım
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kırıtarak, kırıta kırıta


kırınım
Anlamı:

1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Işık, ses ve radyoelektrik dalgalarının karşılaştığı bazı engelleri dolanarak geçmesi olayı, difraksiyon


kırınma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırınmak işi


kırınmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yürürken salınmak

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Oynamak, raks etmek


kırıntı

İlgili Kelimeler:

kırıntı külte, ekmek kırıntısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyden ayrılan küçük parça, parçacık

Örnek:

1. Beyaz etekliğindeki ekmek kırıntılarını kuşlara serper.

1. Beyaz etekliğindeki ekmek kırıntılarını kuşlara serper.

2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kurumak için kesilip yerde bırakılan odun

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Küçük kalıntı

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Eser, iz, belirti


kırıntı külte
Anlamı:

1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Kırıntılardan oluşmuş külte


kırıntılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kırıntısı olan, kırıntılardan oluşmuş


kırıp dökmek
Anlamı:

1. dikkatsizlik veya öfkeyle birçok şeyin kırılmasına neden olmak

Örnek:

1. Kaşla göz arasında ellerine geçirdiklerini kırıp dökmeye koyulmuşlardı.

1. Kaşla göz arasında ellerine geçirdiklerini kırıp dökmeye koyulmuşlardı.


kırıp geçirmek
Anlamı:

1. yakıp yıkarak, öldürerek, baskı veya etki yaparak büyük zarar vermek

Örnek:

1. Pakize'nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara...

1. Pakize'nin kırıp geçirdiği bir şeyi görmekten hasıl olacak tesiri temaşaya gelen çocuklara...

2. çok sert davranarak darıltmak

3. tuhaf söz ve davranışlarla herkesi çok güldürmek

Örnek:

1. Hoşsohbet, şakacı bir insan olduğu için Kâzım Bey'le kaynatasını kahkahadan kırıp geçirir.

1. Hoşsohbet, şakacı bir insan olduğu için Kâzım Bey'le kaynatasını kahkahadan kırıp geçirir.

4. hayran etmek

Örnek:

1. Bir İspanyol şarkıcı var, Beyoğlu'nu kırıp geçiriyor.

1. Bir İspanyol şarkıcı var, Beyoğlu'nu kırıp geçiriyor.


kırıp sarmak
Anlamı:

1. bir şeyi yapmak için her türlü imkândan güçlükle yararlanmak

Örnek:

1. Düğüne kimlerin çağrıldığı anlaşılmaz, ne hediye gönderileceği de belli olmaz. Olmaz ama hepsi çağrılmıştır, hepsi de kırıp sarar, birer hediye alır yollar.

1. Düğüne kimlerin çağrıldığı anlaşılmaz, ne hediye gönderileceği de belli olmaz. Olmaz ama hepsi çağrılmıştır, hepsi de kırıp sarar, birer hediye alır yollar.


kiriş

İlgili Kelimeler:

kirişhane, Aşil kirişi, çatı kirişi, ses kirişleri, kulağı kirişte

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı telli müzik araçlarında kullanılan, hayvan bağırsaklarından yapılan tel

2. Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ

3. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Kasların uçlarında bulunan, kasları kemiklere ve başka organlara bağlayan beyazımsı kordon, tendon

4. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir eğrinin iki noktasını birleştiren doğru parçası

5. mimarlık , mimarlık , mimarlık , mimarlık , Yapılarda dört köşe kalın keresteden, demirden veya betonarmeden yapılmış yatay destek parçası


kırış kırış
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kırışıkları olan, çok kırışık

Örnek:

1. Gazeteye, gözleri tiksintiyle kısılmış olarak yüzü kırış kırış bakıyordu.

1. Gazeteye, gözleri tiksintiyle kısılmış olarak yüzü kırış kırış bakıyordu.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kırışık bir biçimde


kırış kırış olmak
Anlamı:

1. çok kırışmak

Örnek:

1. Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu.

1. Alnı da bir enlemesine, bir dikine kırış kırış oluyordu.


kirişçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kiriş yapan veya satan kimse


kirişçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kirişçinin yaptığı iş