Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kiralık

İlgili Kelimeler:

kiralık adam, kiralık kadın, kiralık kasa, kiralık katil, kiralık kız

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kiraya verilecek olan


kiralık adam
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir iş yaptırmak için tutulan adam


kiralık kadın
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Para veya başka bir çıkar karşılığında erkeklerle cinsel ilişki kuran kadın, kiralık kız


kiralık kasa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bankalarda müşterilerin değerli eşya, senet vb.nin saklandığı kasa


kiralık katil
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseyi öldürmek için bir başkası tarafından tutulan kimse


kiralık kız
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kiralık kadın


kıran

İlgili Kelimeler:

kıran kırana, bacakkıran, buzkıran, dalgakıran, dalkıran, danakıran otu, evcikkıran, fındıkkıran, filizkıran, kayışkıran, Kervankıran, kılkıran, malkıran, pirekıran, sabankıran, saçkıran, taşkıran, yelkıran, yıldırımkıran

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kırma işini yapan (kimse)

Örnek:

1. Taş kıran işçiler.

1. Taş kıran işçiler.

2. isim , isim , isim , isim , Bir topluluğun ve özellikle hayvanların büyük bir bölümünü yok eden hastalık veya başka neden, ölet, afet

Örnek:

1. Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir.

1. Kıranları ve zelzeleleri, feyezanları ve harpleri görmüşlerdir.


kıran
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kıyı, kenar, çevre, uç

2. Dağ sırtı, tepe, bayır

3. Kıraç toprak

4. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Birbirine paralel olarak uzanan iki akarsu arasında kalmış dağ sırtı


kıran girmek
Anlamı:

1. kısa bir zaman içinde çok sayıda ölmek

Örnek:

1. Bu yıl sığırlara kıran girdi.

1. Bu yıl sığırlara kıran girdi.

2. bir şey bulunmaz olmak


kıran kırana
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok mücadeleli, çekişmeli (kavga, güreş, maç)

Örnek:

1. Kıran kırana bir güreş bitmiş, Büyük Millet Meclisi, Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmiştir.

1. Kıran kırana bir güreş bitmiş, Büyük Millet Meclisi, Başkumandanlık yetkilerini Mustafa Kemal Paşa'ya devretmiştir.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Bütün gücünü ve ustalığını kullanarak


kıranta
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Saçları ağarmaya başlamış (erkek)

Örnek:

1. Yeni şube reisi, kırk beşlik, ellilik, kıranta, ağzı kalabalık bir adam.

1. Yeni şube reisi, kırk beşlik, ellilik, kıranta, ağzı kalabalık bir adam.

2. İlerlemiş yaşına rağmen bakımlı, özenli (erkek)

Örnek:

1. Masanın başında, güneşten yanmış yüzü, sert ve derin çizgilerle dolu, keskin bakışlı, kıranta bir adam oturuyor.

1. Masanın başında, güneşten yanmış yüzü, sert ve derin çizgilerle dolu, keskin bakışlı, kıranta bir adam oturuyor.

3. Kırlaşmış (saç, sakal)

Örnek:

1. Erkek, tıraşı uzamış kıranta saçlı, kırk yaşlarında bir köylüydü.

1. Erkek, tıraşı uzamış kıranta saçlı, kırk yaşlarında bir köylüydü.


Lisan : İtalyanca quaranta

Telaffuz : kıra'nta

kırat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elmas, zümrüt vb. değerli taşların tartısında kullanılan, 0,20043 gramlık ağırlık ölçü birimi

Örnek:

1. Bilmem hangi milyarder kocakarının porsuk gerdanında ışıldayan bilmem kaç kırat pırlanta mı diyeceksiniz?

1. Bilmem hangi milyarder kocakarının porsuk gerdanında ışıldayan bilmem kaç kırat pırlanta mı diyeceksiniz?

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Nitelik, değer, düzey, seviye

Örnek:

1. Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi.

1. Karşısındaki oyuncu belki de orta kıratı hiçbir zaman geçmeyen birisi idi.


Lisan : Arapça ḳīrāṭ

kıratını ölçmek
Anlamı:

1. değerini biçmek, kıymetini belirlemek

Örnek:

1. Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm.

1. Yüzlerini görür görmez, aşağıdaki misafirlerinin kıratlarını ölçmüştüm.


kıratlık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir kırat değerinde olan (taş)

Örnek:

1. On kıratlık pırlanta.

1. On kıratlık pırlanta.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir nitelikte, değerde olan


kıray
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yol kesen, asi

2. Genç, delikanlı


kiraya vermek
Anlamı:

1. kira karşılığında vermek, icara vermek

Örnek:

1. Hiç olmazsa kızının okuma masraflarını çıkarmak endişesiyle yukarıdaki odalardan birini kiraya vermeyi düşünmüşlerdi.

1. Hiç olmazsa kızının okuma masraflarını çıkarmak endişesiyle yukarıdaki odalardan birini kiraya vermeyi düşünmüşlerdi.


kiraz

İlgili Kelimeler:

kiraz dudaklı, kiraz domates, kiraz elması, kiraz reçeli, kiraz zamkı, ekşi kiraz, kokulu kiraz, yabani kiraz, Hint kirazı, kuş kirazı

Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, ılıman iklimlerde yetişen bir meyve ağacı (Cerasus avium)

2. Bu ağacın kırmızı veya beyaz renkte, etli, sulu, tek çekirdekli meyvesi

Örnek:

1. Tabaktan ikişer kiraz daha alıyoruz.

1. Tabaktan ikişer kiraz daha alıyoruz.


Lisan : Rumca

Kiraz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İzmir iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ki'raz

kiraz domates
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Lezzetli, misket büyüklüğünde küçük domates, misket domates


kiraz dudaklı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Dudağı kırmızı, kalın ve kısa olan kimse


kiraz elması
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kırmızı, küçük ve sert bir tür elma


kiraz reçeli
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kirazın şeker ile kaynatılması sonucu elde edilen reçel


kiraz zamkı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kiraz, badem, erik, kayısı, şeftali vb. ağaçların gövde ve dallarında meydana gelen zamk


kirazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kiraz ağaçları çok olan yer, kiraz bahçesi


kırba
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sakaların içinde su taşıdıkları ağzı dar, altı geniş, deriden yapılmış kap, su kabı, matara

Örnek:

1. Cesaretini toplamak için küçük kırbasına şarap doldurmayı unutmamıştı.

1. Cesaretini toplamak için küçük kırbasına şarap doldurmayı unutmamıştı.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok su içen kimse

3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Çocuklarda karın şişmesiyle beliren bir hastalık


Lisan : Arapça ḳirba