kıpırdayabilmek fiil

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıpırdama ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Kıpırdamaya gücü yetmek

kıpırdayış

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıpırdama işi

kıpırtı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hafif ve sürekli kımıldanma, kımıltı

kıpırtılı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıpırtısı olan

kıpırtısız

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıpırtısı olmayan

Örnek:

1. Pembe mum alevleri, ortalığın sükûnu kadar kıpırtısızdı.

1. Pembe mum alevleri, ortalığın sükûnu kadar kıpırtısızdı.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıpırtısı olmadan

Örnek:

1. Dümen başında kıpırtısız duran adam, hiçbir şey bilmiyor.

1. Dümen başında kıpırtısız duran adam, hiçbir şey bilmiyor.

kıpırtısızca

Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıpırtısız bir biçimde

Telaffuz : kıpırtısı'zca

kıpırtısızlık

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıpırtısız olma durumu

kıpışık

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yarı kapalı (göz)

Örnek:

1. Gülmesine gülmez ya, küçük, kıpışık, mavi gözlerinden çelik ışıltısı gibi bir şey geçer.

1. Gülmesine gülmez ya, küçük, kıpışık, mavi gözlerinden çelik ışıltısı gibi bir şey geçer.

kıpıştırma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıpıştırmak işi

kıpıştırmak fiil

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Göz kapaklarını üst üste birçok kez açıp kapamak

kıpkıp

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Gözünü çok kırpan (kimse)

kipkirli

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok kirli, çamura ve pisliğe bulaşmış

Örnek:

1. Tertemiz yerlere kipkirli potinlerle dalar.

1. Tertemiz yerlere kipkirli potinlerle dalar.

Telaffuz : ki'pkirli

kıpkırmızı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her yanı kırmızı

Örnek:

1. Annemin kıpkırmızı gözleri, bana rüya görmediğimi söylediler.

1. Annemin kıpkırmızı gözleri, bana rüya görmediğimi söylediler.

2. Çok parlak kırmızı

Telaffuz : kı'pkırmızı

kıpkırmızı kesilmek (veya olmak)

Anlamı:

1. yüz herhangi bir nedenle çok kızarmak

Örnek:

1. Kız utancından kıpkırmızı kesilmiş.

1. Kız utancından kıpkırmızı kesilmiş.

2. Orhan'ın pembe esmer yüzü kıpkırmızı olmuştu.

2. Orhan'ın pembe esmer yüzü kıpkırmızı olmuştu.

kıpkızıl

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her yanı kızıl, çok kızıl

Örnek:

1. Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine.

1. Kıpkızıl bir boya çektin odanın her yerine.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Aşırı

Örnek:

1. Kıpkızıl bir sevinci yüzünden okuyorum / Baba, sevdiğim halktan ilk defa korkuyorum

1. Kıpkızıl bir sevinci yüzünden okuyorum / Baba, sevdiğim halktan ilk defa korkuyorum

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Koyu

Telaffuz : kı'pkızıl

kiplik

Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Önermelerin yalın, belkili veya mecburi olma nitelikleri

Örnek:

1. Ruhun ölümsüz olması ihtimali vardır önermesinin kipliği belkilidir.

1. Ruhun ölümsüz olması ihtimali vardır önermesinin kipliği belkilidir.

kıpma

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıpmak işi

kıpmak fiil

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Göz kapaklarını çabucak açıp kapamak, kırpmak

kıprama

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıpırdama

kıpramak fiil

Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kıpırdamak

kıprayış

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıprama işi

kıprayışlı

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıpırtılı

kıprayışsız

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kıpırtısı olmayan, kıpırtısız

Örnek:

1. Baştan kuyruğa varıncaya kadar hiç farkında değilmiş gibi kıprayışsız bir bekleyiş...

1. Baştan kuyruğa varıncaya kadar hiç farkında değilmiş gibi kıprayışsız bir bekleyiş...

Kıpti

İlgili Kelimeler:

merdikıpti

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Mısır halkından olan kimse

2. Çingene

Özel: Evet

Lisan : Arapça ḳibṭī

Telaffuz : kıpti:

Kıptice

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıptilerin kullandığı dil

Özel: Evet

Telaffuz : kıpti:ce