92406 kayıt bulundu.
1. -le , -le , -le , -le , Kılıçla dövüşmek
1. Deli Kurt yanında Evren ve Koç Mehmet olduğu hâlde çelik zırhlı Macarlarla yıldırım gibi kılıçlaşıyor.
1. Deli Kurt yanında Evren ve Koç Mehmet olduğu hâlde çelik zırhlı Macarlarla yıldırım gibi kılıçlaşıyor.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kılıç taşıyan
2. Kılıcı olan
3. Üzerinde kılıç motifi olan
1. Memleketimde bir de kılıçlı liyakat madalyası kazandım.
1. Memleketimde bir de kılıçlı liyakat madalyası kazandım.
1. çok sayıda insanı kılıçla öldürmek
1. Bizim zavallı soydaşlarımıza kadar önünüze kim rast geldiyse kılıçtan geçirdiniz.
1. Bizim zavallı soydaşlarımıza kadar önünüze kim rast geldiyse kılıçtan geçirdiniz.
yastık kılıfı
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi korumak için kendi biçimine göre, çoğunlukla yumuşak bir nesneden yapılmış özel kap
1. Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi.
1. Bütün vücudu sanki ziftten bir kılıf içine tıkılmış gibi idi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yolsuz bir işe bulunan sudan gerekçe
Lisan : Arapça ġilāf
1. isim , isim , isim , isim , Kılıflama işini yapan kimse
2. Kılıf yapan ve satan kimse
1. bir durum ve tutuma, yöntemine uygun biçim vermek
1. Her şeyi kılıfına uydurduktan sonra kılına halel gelmez.
1. Her şeyi kılıfına uydurduktan sonra kılına halel gelmez.
kılık kıyafet
1. isim , isim , isim , isim , Bir kimsenin giyinişi, dış görünüşü, üst baş
1. Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar.
1. Delikanlı kopuklar, kılıklarından, giyinişlerinden belli oluyorlar.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Bir kimsenin resmi, fotoğraf
kılık kıyafet düşkünü
1. isim , isim , isim , isim , Üst baş ve dış görünüş, kisve
1. En düşkün zamanlarımda bile bozmadığım kılık kıyafetimden onlar, beni iyi karşıladılar.
1. En düşkün zamanlarımda bile bozmadığım kılık kıyafetimden onlar, beni iyi karşıladılar.
2. Giysi
1. isim , isim , isim , isim , Kılık kıyafetine çok önem veren kimse, giyinmeyi seven kimse, kıyafet düşkünü
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Giyecekleri eskimiş veya kötü olan kimse
1. giyinişi ve görünüşü kötü ve tiksindirici olanlar için söylenen bir söz
kılıklı kıyafetli, anası kılıklı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir kılıkta olan, kıyafetli
1. Beyaz önlüklü, doktor kılıklı adam ona yüksek sesle bir şeyler söylüyordu.
1. Beyaz önlüklü, doktor kılıklı adam ona yüksek sesle bir şeyler söylüyordu.
2. Birinin huyunda olan, davranışlarını taklit eden
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Güzel, temiz