92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , -i , -i , nesnesiz , nesnesiz , Kıldırma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Kılma işini yaptırmak
2. Namaz kılınmasını sağlamak
1. Böylece birçok cenaze namazı kıldırır, pek çok nikâh kıyarmış.
1. Böylece birçok cenaze namazı kıldırır, pek çok nikâh kıyarmış.
1. -i , -i , -i , -i , Kıldırma işini yaptırmak
2. Namaz kılma işini yaptırmak
1. isim , isim , isim , isim , Genellikle tahıl ölçmede kullanılan belirli hacimdeki kap, ölçek
1. Mercimek kile kile / Ölçerler sile sile
1. Mercimek kile kile / Ölçerler sile sile
Lisan : Arapça keyle
1. isim , isim , isim , isim , Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap
1. Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu.
1. Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu.
Lisan : Farsça kilār
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Saraylarda, büyük konaklarda kiler işlerini yöneten kimse
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Eczacılıkta kullanılmış olan kırmızı renkli kil
Lisan : Farsça gil + ermenī
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uygulamalı
2. Maksada uygun, kullanışlı
3. Gerçeklere uygun
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Tamı tamına
1. Daha çok işin hiç lüzumsuzunu, teferruatını kılı kılına görüyorum, duyuyorum da esaslı kısmını kaçırıveriyorum.
1. Daha çok işin hiç lüzumsuzunu, teferruatını kılı kılına görüyorum, duyuyorum da esaslı kısmını kaçırıveriyorum.
1. Bir iş, olay veya durum karşısında davranışını değiştirmemek, aldırış etmemek, umursamamak
1. Hikmet Bey yaman adam, dikkat ettim, hiç istifini bozmadı, kılı kıpırdamadı.
1. Hikmet Bey yaman adam, dikkat ettim, hiç istifini bozmadı, kılı kıpırdamadı.
1. titiz ve ayrıntılı bir biçimde incelemek, önemle üstünde durmak
1. Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım.
1. Senin gibi kılı kırk yaran bir kıza name beğendirme başarısından dolayı sevgiliniz beyefendiyi kutlarım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Karısının baskısı altında bulunan (erkek), karısı köylü, kazak karşıtı
1. Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım.
1. Onu da kılıbık bir koca gibi kukla yapar oynatırım.
kılıç alayı, kılıç bacak, kılıç balığı, kılıç gagalı, kılıçhane, kılıçkalkan, kılıç kuşanma, kılıçkuyruk, kılıç oyunu, kılıç pabucu, çalakılıç, dalkılıç, delici kılıç, dürtücü kılıç, kesici kılıç, yalın kılıç, Acem kılıcı, kuzgunkılıcı
1. isim , isim , isim , isim , Uzun, düz veya eğri, ucu sivri, bir veya her iki yüzü keskin, kın içinde bele takılan, çelikten silah
1. Zırhları biraz paslanmış ve yaldızları bir hayli solmuş eğri kılıçlar asılıydı.
1. Zırhları biraz paslanmış ve yaldızları bir hayli solmuş eğri kılıçlar asılıydı.
2. spor , spor , spor , spor , Bu silah kullanılarak oynanan, hedef bölgesi baş, gövde ve kollar olan bir tür kılıç oyunu
3. Saban ökçesini oka bağlayan ağaç parçası
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kılıç kuşanma