Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
keyfinden bayılmak (veya dörtköşe olmak)
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , bir şeyden çok kıvanç duymak

Örnek:

1. Derhâl terennüme başlardım, adamcağız keyfinden bayılırdı.

1. Derhâl terennüme başlardım, adamcağız keyfinden bayılırdı.


keyfine bakmak
Anlamı:

1. dilediğince yaşamak, güzel vakit geçirmek

Örnek:

1. Beyin seni davet etmiş, iç, ye, keyfine bak!

1. Beyin seni davet etmiş, iç, ye, keyfine bak!


keyfine diyecek olmamak
Anlamı:

1. mutlu ve huzurlu olmak


keyfini çıkarmak
Anlamı:

1. bir şeyden iyice tat almak

Örnek:

1. Pazarın keyfini çıkarmak için saat ona doğru villanın ucu deniz kıyısına varan bahçesine çıktı.

1. Pazarın keyfini çıkarmak için saat ona doğru villanın ucu deniz kıyısına varan bahçesine çıktı.


keyfini kaçırmak (veya bozmak)
Anlamı:

1. üzmek

Örnek:

1. Ne istedin adamdan, dedi. Keyfini kaçırdın oruçlu oruçlu.

1. Ne istedin adamdan, dedi. Keyfini kaçırdın oruçlu oruçlu.


Ön Takı : (birinin)

keyfini yapmak
Anlamı:

1. her türlü istek ve dileği yerine getirmek

Örnek:

1. Ben dünyaya sanki herkesin keyfini yapmak, herkesin menfaatine hizmet etmek için gelmiştim.

1. Ben dünyaya sanki herkesin keyfini yapmak, herkesin menfaatine hizmet etmek için gelmiştim.


Ön Takı : (birinin)

keyfinin kâhyası olmamak
Anlamı:

1. birinin alışkanlıklarına, davranışlarına, düzenine karışmaya hakkı olmamak

Örnek:

1. Eloğlunun keyfinin kâhyası değiliz.

1. Eloğlunun keyfinin kâhyası değiliz.


keyfiyet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Nitelik

Örnek:

1. Cenap Şehabeddin Bey şiiri nazımdan ayrı bir keyfiyet telakki ediyor.

1. Cenap Şehabeddin Bey şiiri nazımdan ayrı bir keyfiyet telakki ediyor.

2. Durum

Örnek:

1. Böyle bir keyfiyet vukuunda, akıbetiniz mutlaka ölüm olacaktır.

1. Böyle bir keyfiyet vukuunda, akıbetiniz mutlaka ölüm olacaktır.


Lisan : Arapça keyfiyyet

keyif

İlgili Kelimeler:

keyif ehli, keyif hâli, keyfetmek, keyfi sıra, keyfi tıkırında, keyfi yerinde, keyfi yolunda, çakırkeyif, ehlikeyif, ramazan keyfi, sabah keyfi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Vücut esenliği, sağlık

Örnek:

1. Keyfiniz nasıl?

1. Keyfiniz nasıl?

2. Canlılık, tasasızlık, iç rahatlığı

Örnek:

1. Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi.

1. Bu keyif ne kadar sürerdi? Tahminime göre beş on dakikadan fazla sürmezdi.

3. Rahat, huzur, afiyet

4. İstek, heves, zevk

Örnek:

1. Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeye.

1. Ağır ağır keyifle başladım kahvemi çekmeye.

5. Alkollü içki ve başka uyuşturucu maddeler kullanıldığında insanda görülen durum

6. Yolsuz ve kural dışı istek

Örnek:

1. Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?

1. Niye bir memurun keyfine boyun eğiyorsunuz?

7. argo , argo , argo , argo , Esrar


Lisan : Arapça keyf

keyif benim, köy Mehmet Ağa'nın
Anlamı:

1. `hiçbir şeyi tasa etmiyorum, işlerim yolunda` anlamında kullanılan bir söz


keyif çatmak
Anlamı:

1. keyfetmek

Örnek:

1. Türkü söylüyorsun, keyif çatıyorsun.

1. Türkü söylüyorsun, keyif çatıyorsun.


keyif ehli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Rahatına düşkün (kimse)


keyif hâli
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçkili olma, çakırkeyiflik


keyif sormak
Anlamı:

1. birine `iyi misiniz, nasılsınız` sorularını yönelterek sağlığı hakkında bilgi almak

2. saygı göstermek


keyif sürmek
Anlamı:

1. sıkıntısız, rahat yaşamak


keyif vermek
Anlamı:

1. neşe vermek, sarhoş etmek

Örnek:

1. Bize hakaret eden, bize utangaçlık yükleyen bu zincir şarkıları, düşmanın kulağına keyif verecektir.

1. Bize hakaret eden, bize utangaçlık yükleyen bu zincir şarkıları, düşmanın kulağına keyif verecektir.


keyiflendirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keyiflendirmek işi


keyiflendirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Keyiflenme işini yaptırmak


keyiflenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keyiflenmek işi


keyiflenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Keyifli duruma gelmek, neşelenmek

Örnek:

1. Bir rivayete göre, kaplanın dayısı olan kedinin keyiflenip miyavlaması işte bu zamandan kalmadır.

1. Bir rivayete göre, kaplanın dayısı olan kedinin keyiflenip miyavlaması işte bu zamandan kalmadır.


keyifli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Keyfi yerinde, neşeli

Örnek:

1. Herkesle şakalaşıyordu; daima neşeli, keyifli, cilvekâr bir kadındı.

1. Herkesle şakalaşıyordu; daima neşeli, keyifli, cilvekâr bir kadındı.


keyiflilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keyifli olma durumu


keyifsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sağlığı pek yerinde olmayan, rahatsız

2. Neşesiz


keyifsizce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Keyifsiz bir biçimde


Telaffuz : keyifsi'zce

keyifsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keyifsiz olma durumu