Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kibirlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibirlenmek işi


kibirlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendini üstün görmek, büyüklenmek


kibirli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendini büyük gören, büyüklenen, gururlu, mağrur

Örnek:

1. Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar.

1. Kendisi gayet kibirli, öfkeli olduğu için hizmetçileri ve adamları korkarlar.


kibirlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibirli olma durumu, mütekebbirlik


kibirsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kendini büyük görmeyen, büyüklenmeyen

Örnek:

1. Tamamıyla gurursuz, kibirsiz, iyi ahlaklı bir ihtiyardı.

1. Tamamıyla gurursuz, kibirsiz, iyi ahlaklı bir ihtiyardı.


kibirsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibirsiz olma durumu


kıble
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı ibadetler yerine getirilirken dönülen Kâbe'nin bulunduğu yön

2. Bulunulan yerden Kâbe'nin bulunduğu yön

Örnek:

1. Pencereden güneşe bakarak kıbleyi tayin ettikten sonra ellerimi kulaklarıma kaldırdım.

1. Pencereden güneşe bakarak kıbleyi tayin ettikten sonra ellerimi kulaklarıma kaldırdım.

3. Güneyden esen yel

4. Güney 180°'lik yön

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Sıkıntılı bir durumda yardım umarak başvurulan yer


Lisan : Arapça ḳible

kıblenüma
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kıble yönünü göstermek için, bulunulan yere göre özel işareti olan pusula


Lisan : Arapça ḳible + Farsça -numā

Telaffuz : kıblenüma:

kibrine dokunmak
Anlamı:

1. gururu zedelenmek

Örnek:

1. Ayan azası olduğu için bekleme salonunda birkaç dakika kalmak bile kibrine dokunmuştu.

1. Ayan azası olduğu için bekleme salonunda birkaç dakika kalmak bile kibrine dokunmuştu.


kibrine yedirememek
Anlamı:

1. gururuna dokunmak

Örnek:

1. Sütninenin üstüne düşmeyi kibrine yediremediği için merak etmiyormuş.

1. Sütninenin üstüne düşmeyi kibrine yediremediği için merak etmiyormuş.


Kıbrısçık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bolu iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : kıbrı'sçığı

Kıbrıslı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kıbrıs halkından olan kimse


Özel: Evet

kibrit

İlgili Kelimeler:

kibrit suyu

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir ucu sürtünme sonucu yanabilecek birleşimde olan küçük tahta veya karton parçası

Örnek:

1. Sol cebinden sigara paketiyle kibriti çıkardı.

1. Sol cebinden sigara paketiyle kibriti çıkardı.

2. İçinde bu parçaları bulunduran küçük kutu

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Kükürt


Lisan : Arapça kibrīt

kibrit çakmak
Anlamı:

1. kibriti yakmak için bir yere sürtmek


kibrit suyu
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , `Yerin dibine batsın, ölsün, kahrolsun` anlamında köküne kibrit suyu ve `bir daha ortaya çıkamayacak biçimde yok etmek` anlamında köküne kibrit suyu dökmek (veya kökünü kurutmak) deyimlerinde geçen bir söz

Örnek:

1. Rızıklarımızın köküne iyiden iyiye kibrit suyu dökün diye geliyoruz camimize hadi!

1. Rızıklarımızın köküne iyiden iyiye kibrit suyu dökün diye geliyoruz camimize hadi!


kibritçi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibrit satan kimse

2. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Cimri

Örnek:

1. Yahudi mahallesi, halkı fazla kibritçidir ama ötede beride ışık var.

1. Yahudi mahallesi, halkı fazla kibritçidir ama ötede beride ışık var.


kibritçilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibritçinin yaptığı iş


kibritlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kibrit koymaya yarayan yer veya kap


kibutz
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İsrail'de ortak çalışma esaslarına göre oluşturulmuş tarımsal topluluk


Lisan : İbranice

kıç

İlgili Kelimeler:

kıçüstü, kıçı kırık, kıçın kıçın, kıçtan bacaklı, kıçtankara

Anlamı:

1. isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Kuyruk sokumu bölgesi, kaba et, kaba but, popo, makat

2. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Deniz teknelerinde art taraf

Örnek:

1. Pantolonunu, ceketini fırlatır, kıç altındaki âdeta kamaramsı yere sokulur, düşünürdü.

1. Pantolonunu, ceketini fırlatır, kıç altındaki âdeta kamaramsı yere sokulur, düşünürdü.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Arka bölümde olan

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Bacak, ayak


kıç atmak
Anlamı:

1. çifte atmak

2. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , çok istemek


kıç attırmak
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , ondan üstün olmak


Ön Takı : (birine)

kıçı kırık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Önemsiz, değersiz (şey veya kimse)

Örnek:

1. Sıradan bir gazetede kıçı kırık bir foto muhabiri iken son yıllarda birdenbire ünlü bir fotoğraf sanatçısı oluvermiştir.

1. Sıradan bir gazetede kıçı kırık bir foto muhabiri iken son yıllarda birdenbire ünlü bir fotoğraf sanatçısı oluvermiştir.


kıçın kıçın
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Geri geri


kıçın kıçın gitmek
Anlamı:

1. geriye doğru gitmek, geri geri gitmek

2. henüz yürümeyen bebek kıçüstü gitmek