Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kervanbaşı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kervanı yöneten kimse


Telaffuz : kerva'nbaşı

kervancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kervan sahibi veya kervan güden kimse


kervancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kervancının yaptığı iş


Kervankıran
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Çoban Yıldızı


Özel: Evet

Lisan : Farsça kārbān + Türkçe kıran

Telaffuz : kerva'nkıran

kervansaray
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ana yollarda kervanların konaklaması için yapılan büyük han

Örnek:

1. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar / Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar

1. Neden sonra sarsıldı altımda demir yaylar / Gözlerimin önünden geçti kervansaraylar


Lisan : Farsça kārbān + serāy

kes
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Genellikle yakmak için kullanılan iri saman


kes
Anlamı:

1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Ayak bileklerini de içine alan kapalı jimnastik ayakkabısı


keş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Aptal


Lisan : Ermenice

keş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Ayyaş

2. Esrarkeş


Lisan : Farsça keş

keş
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yağı alınmış sütten veya yoğurttan yapılan peynir

2. Kış için kurutulan yağsız, tuzsuz yoğurt


Lisan : Farsça keşk

kes parmağını çık pazara, merhem buyuran çok olur
Anlamı:

1. `kişinin bir ihtiyaç içinde bulunduğunu gören herkes ona değişik yol gösterir` anlamında kullanılan bir söz


kesafet

İlgili Kelimeler:

nüfus kesafeti

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çokluk, sıklık

2. Yoğunluk

Örnek:

1. Dağ, bütün kesafeti ve bütün heybetiyle benim üstüme yürüyor gibiydi.

1. Dağ, bütün kesafeti ve bütün heybetiyle benim üstüme yürüyor gibiydi.

3. Saydam olmama durumu, bulanıklık


Lisan : Arapça kes̱āfet

Telaffuz : kesa:fet

Keşan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Edirne iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ke'şan

Keşap
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giresun iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ke'şabı

kesat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Alışverişte durgunluk

Örnek:

1. Bugünlerde alışveriş de kesat.

1. Bugünlerde alışveriş de kesat.

2. Yokluk, kıtlık


Lisan : Arapça kesād

Telaffuz : kesa:dı

kesatlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kesatlaşmak durumu


kesatlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İşlerde, satışlarda azalmak


kesatlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kesat olma durumu

2. Kıtlık zamanı


kesbetme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kesbetmek işi


kesbetmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kazanmak, elde etmek

Örnek:

1. İş bu mertebe ciddiyet kesbetmiş mi birader?

1. İş bu mertebe ciddiyet kesbetmiş mi birader?


Lisan : Arapça kesb + Türkçe etmek

Telaffuz : ke'sbetmek

kesbî
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Sonradan elde edinilmiş, sonradan kazanılmış


Lisan : Arapça kesbī

Telaffuz : kesbi:

kese
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Kısa, kestirme (yol)


kese

İlgili Kelimeler:

kese çiçeği, kese kâğıdı, kese yoğurdu, bol keseden, döl kesesi, göz kesesi, hamam kesesi, hava kesesi, idrar kesesi, işitme kesesi, öd kesesi, reçine kesesi, safra kesesi, spor kesesi, su kesesi, yağ kesesi, yüzme kesesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba

Örnek:

1. Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı.

1. Çıkarken elini göğsüne sokup bir kese çıkardı, keseden alabildiği kadar para alıp delikten attı.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu küçük torba miktarında olan

Örnek:

1. Üç kese tütün.

1. Üç kese tütün.

3. Bazı şeylerin üzerine geçirilen, kumaştan çanta biçiminde kap

Örnek:

1. Kur'an kesesi.

1. Kur'an kesesi.

4. Yıkanırken kir çıkartmak için ele geçirilen, vücudu ovmaya yarayan, bürümcükten, cep biçiminde bez

5. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimsenin mal varlığı

Örnek:

1. Bu sadeleşme, vücut ve keseye daha elverişli idi.

1. Bu sadeleşme, vücut ve keseye daha elverişli idi.

6. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Organizmanın bazı boşlukları

7. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Su bitkilerinde içi hava ile dolu olan ve bitkinin suda yüzer durumda kalmasını sağlayan şişkinlik

8. tarih , tarih , tarih , tarih , Beş yüz kuruşluk para birimi


Lisan : Farsça kīse

kese çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Süs için yetiştirilen ve demet olarak çiçek açan bitki (Ceanothus)


kese kâğıdı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçine bazı şeyler konulmak için kâğıttan yapılmış kese biçiminde torba

Örnek:

1. Elindeki kese kâğıdını karısına uzatarak biraz meyve aldım, dedi.

1. Elindeki kese kâğıdını karısına uzatarak biraz meyve aldım, dedi.