Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kazmaç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kazaratar


kazmacı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kömür ocaklarında kazma ile kömür çıkaran işçi


kazmacılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kazmacının yaptığı iş


kazmak fiil

İlgili Kelimeler:

kazaratar, kumkazan

Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Herhangi bir araçla toprağı açmak, oymak

2. Bu yolla çukur, kuyu, yol vb. oluşturmak

Örnek:

1. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın / Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın

1. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın / Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın

3. Hakketmek


kazolit
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Hidratlı doğal kurşun ve uranyum silikat


Lisan : Fransızca kasolite

kazulet
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Kocaman


kazurat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , biyoloji , biyoloji , isim , isim , eskimiş , eskimiş , biyoloji , biyoloji , Dışkı


Lisan : Arapça ḳāẕūrāt

Telaffuz : ka:zu:ra:tı

ke
Anlamı:

1. Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı, okunuşu


Keban
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elâzığ iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : ke'ban

kebap

İlgili Kelimeler:

döner kebap, yoğurtlu kebap, Adana kebabı, bahçıvan kebabı, beyti kebabı, bostan kebabı, buğu kebabı, cağ kebabı, cartlak kebabı, çiftlik kebabı, çoban kebabı, çömlek kebabı, çöp kebabı, fırın kebabı, islim kebabı, kâğıt kebabı, kazan kebabı, kuyu kebabı, Manisa kebabı, Oltu kebabı, orman kebabı, patlıcan kebabı, sac kebabı, simit kebabı, soğan kebabı, şiş kebabı, talaş kebabı, tandır kebabı, tas kebabı, testi kebabı, tike kebabı, Tokat kebabı, Urfa kebabı, yayla kebabı, yufka kebabı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Doğrudan doğruya ateşte veya kap içinde susuz olarak pişirilmiş et

Örnek:

1. Oradan ayrılınca hemen çarşıya koşar, sıcak bir ekmek alır, içini kebapla doldurur, anama götürürdüm.

1. Oradan ayrılınca hemen çarşıya koşar, sıcak bir ekmek alır, içini kebapla doldurur, anama götürürdüm.

2. Kızartma, çevirme veya kavurma yoluyla hazırlanan her türlü yiyecek

Örnek:

1. Kestane kebabı. Patlıcan kebabı.

1. Kestane kebabı. Patlıcan kebabı.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kavrulmuş, kızarmış

Örnek:

1. Kebap mısır.

1. Kebap mısır.

4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yanmış, yanık


Lisan : Arapça kebāb

kebapçı

İlgili Kelimeler:

ciğer kebapçısı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kebap yapıp satan kimse

2. Kebap yenilen veya satılan yer

Örnek:

1. Mektubu öğleyin dedem verdi, bizi yemeğe götürdü ünlü kebapçıya, pideli kebap ve kadayıf yedik.

1. Mektubu öğleyin dedem verdi, bizi yemeğe götürdü ünlü kebapçıya, pideli kebap ve kadayıf yedik.


kebapçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kebapçının yaptığı iş


kebaplı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kebabı olan, içine kebap konulmuş olan


kebaplık
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kebap yapmaya elverişli, kebap yapmak için ayrılmış

Örnek:

1. Kebaplık et.

1. Kebaplık et.


kebe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kısa kepenek

Örnek:

1. Eşek gitti. Üstünde yeni kebe de vardı.

1. Eşek gitti. Üstünde yeni kebe de vardı.


kebere
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gebre otu


Lisan : Latince

kebir

İlgili Kelimeler:

defterikebir, devrikebir, sefirikebir

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Büyük, ulu

2. Yaşça büyük, yaşlı


Lisan : Arapça kebīr

kebze
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Kürek kemiği


kebzeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koyunların kürek kemiğine bakarak gelecekten haber verdiğini ileri süren kimse


kebzecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kebzeci olma durumu


keçe
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş

Örnek:

1. Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular.

1. Belki on aile keçelerden, kilimlerden çergelerini meyve ağaçlarının altlarına kurdular.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kumaştan yapılan

Örnek:

1. Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti.

1. Keçe çadırların içi biraz ısınsın diye yerlere, kilimlerin üstüne ayı postları serilmişti.

3. Yere serilen halı, kilim vb. yünlü döşemelik

Örnek:

1. Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı.

1. Yaz geldi, keçeleri kaldırmalı.


keçe külah etmek
Anlamı:

1. aldatmak, kandırmak


keçe külah olmak
Anlamı:

1. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , ordudan veya resmî görevden çıkarılmak

Örnek:

1. Askerde, vüzera, rical dairelerinde 'keçe külah olmak' kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi.

1. Askerde, vüzera, rical dairelerinde 'keçe külah olmak' kıyafeti soyulup tardedilmek demek idi.


keçeci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keçe yapan veya satan kimse


keçecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Keçecinin yaptığı iş