92406 kayıt bulundu.
1. -e , -e , -e , -e , Kanmak
1. Nezlenin bu pis kurnazlığına çabucacık kanıveririz.
1. Nezlenin bu pis kurnazlığına çabucacık kanıveririz.
Telaffuz : kanı'vermek
1. isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Kardeş kadar yakın olan kimse
1. isim , isim , isim , isim , Kadınların oynadığı hareketli bir Fransız dansı
Lisan : Fransızca cancan
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Yaman
1. İhtiyarlığına tesadüf eden bu son nesil kankırmızı çıkmış, ötekilere rahmet okutmuştu.
1. İhtiyarlığına tesadüf eden bu son nesil kankırmızı çıkmış, ötekilere rahmet okutmuştu.
Telaffuz : ka'nkırmızı
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Becerikli
1. O yırtık ve yapışkan gazetecilerin en kankızılı bile kelime alamıyordu kadının ağzından.
1. O yırtık ve yapışkan gazetecilerin en kankızılı bile kelime alamıyordu kadının ağzından.
Telaffuz : ka'nkızıl
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Adamotu
Telaffuz : ka'nkurutan
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kan bulaşmak
1. Sargı kanlandı.
1. Sargı kanlandı.
2. Kanı çoğalmak
3. Bir organda kan birikmek
1. Kanlanan gözlerinden sıcak yaşlar akıyor, heyecan ve yorgunluğundan nefesi tıkanıyordu.
1. Kanlanan gözlerinden sıcak yaşlar akıyor, heyecan ve yorgunluğundan nefesi tıkanıyordu.
kanlı ishal, kanlı bıçaklı, kanlı canlı, kanlı katil, ağırkanlı, delikanlı, serinkanlı, sıcakkanlı, soğukkanlı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kan bulaşmış
1. Öldürdüğü güzele ağlayan bu katilin / Elleri kanlı fakat gözyaşları temizdi
1. Öldürdüğü güzele ağlayan bu katilin / Elleri kanlı fakat gözyaşları temizdi
2. Kanı olan
3. Kan dökülmesine neden olan
1. Bu savaş çok kanlı olacak, beyler.
1. Bu savaş çok kanlı olacak, beyler.
4. İsteyerek kan dökmüş olan (kimse), hunriz, katil
5. Kanlanmış olan
1. Kanlı göz.
1. Kanlı göz.
6. isim , isim , isim , isim , Kan davasında taraf olan kimse
1. Oğlumun kanlısı Abbas kâfiri değil, oğlumun kanlısı Esme'dir.
1. Oğlumun kanlısı Abbas kâfiri değil, oğlumun kanlısı Esme'dir.
7. tıp , tıp , tıp , tıp , Kanı yoğun olan, demevi
1. Kanlı adam.
1. Kanlı adam.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Birbirlerini öldürecek kadar düşman olan (kimse)
1. Enişte bey, siz Kalender'le kanlı bıçaklı denecek derecede korkunç bir şekilde dargındınız.
1. Enişte bey, siz Kalender'le kanlı bıçaklı denecek derecede korkunç bir şekilde dargındınız.
1. aralarında herhangi bir nedenden dolayı birbirini öldürecek kadar düşmanlık bulunmak
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Sağlıklı, sapasağlam, vücut sağlığı yüzünden belli olan (kimse)
1. `bazı kötü şeylerin gizlenmesi mümkün değildir` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Çok insan öldürmüş veya birini vahşice öldürmüş kimse
1. Bir kanlı katile yataklık yapmış gibi pişmanlık duyuyordu.
1. Bir kanlı katile yataklık yapmış gibi pişmanlık duyuyordu.