92406 kayıt bulundu.
1. gönlüne göre
1. Allah kalbine göre verdi.
1. Allah kalbine göre verdi.
1. yüreğini açmak
1. Bir gün kalbini İclâl'e açtı.
1. Bir gün kalbini İclâl'e açtı.
1. üzmek, sıkıntı vermek
1. Hikâyenin burası kalbimi burdu.
1. Hikâyenin burası kalbimi burdu.
1. acımasını sağlamak, yumuşatmak
1. Edebiyat hocamız Ali Bey'in kalbini eritecek bir konu seçmeli, acıklı bir tarzda yazmalı.
1. Edebiyat hocamız Ali Bey'in kalbini eritecek bir konu seçmeli, acıklı bir tarzda yazmalı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Temiz kalpli olan
Lisan : Arapça ḳalb + selīm
Telaffuz : ka'lbiselim
1. düşüncelerini, duygu ağırlıklı bir biçimde anlatmak
1. Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor.
1. Bana öyle geldi ki bu adam kafasından ziyade kalbiyle konuşuyor.
kalburabastı, kalbur kemiği, kalburüstü, mısır kalburu
1. isim , isim , isim , isim , Tahıl ve başka iri taneli maddeleri elemek için kullanılan büyük delikli veya seyrek telli elek
Lisan : Arapça ġirbāl
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Alın kemiğinin arkasında, kalbur gibi küçük delikleri olan, kafatasının alt ve ön bölümünü oluşturan kemik
1. isim , isim , isim , isim , Beze biçimine getirilmiş hamur parçasının yassılaştırılıp ortasına ceviz içi ve yağ konarak fırında pişirilen ve piştikten sonra üzerine soğuk şeker şerbeti dökülen bir tatlı türü
1. isim , isim , isim , isim , Kalbur yapan veya satan kimse
2. İşi, bir şeyi kalburdan geçirmek olan kimse