Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
iş kazası
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , İş yerinde meydana gelen ve işçiyi bedensel veya ruhsal yönden etkileyen olay


iş ki
Anlamı:

1. yeter ki

Örnek:

1. İş ki sınıfını geçsin.

1. İş ki sınıfını geçsin.


iş kolu
Anlamı:

1. isim , isim , ekonomi , ekonomi , isim , isim , ekonomi , ekonomi , Ekonomik etkinliklerin sınıflandırılması sonucu birbirine benzeyen veya aynı nitelikte olan çalışma dallarından her biri

2. Bu dalların herhangi birinde çalışanların bütünü


iş merkezi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İş yerlerinin yoğun olduğu bölge

2. Bir ticaret ortaklığının yönetildiği yer

3. Birçok satış merkezinin bir arada bulunduğu yer, plaza

4. Belli bir ürünün bütün çeşitleriyle sergilendiği ve satışının yapıldığı yer, plaza


iş mi?
Anlamı:

1. yapılan bir şeyin beğenilmediğini, küçümsendiğini bildiren bir söz

Örnek:

1. Hint postasını getirmek iş mi?

1. Hint postasını getirmek iş mi?


iş ola
Anlamı:

1. yaptığı iş beğenilmediğinde `sanki iş görmüş gibi` anlamında kullanılan bir söz


iş olacağına varır
Anlamı:

1. bir soruna aldırmamayı, ne yapılırsa yapılsın yine aynı sonuca ulaşılacağını anlatan bir söz

Örnek:

1. Teyzemle eniştem pek karşı gelmediler, iş olacağına varır, dediler.

1. Teyzemle eniştem pek karşı gelmediler, iş olacağına varır, dediler.


iş olsun diye
Anlamı:

1. gereksiz bir hareketi belirtmek için kullanılır


iş önlüğü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Önlük


iş saati
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çalışma saati

Örnek:

1. İş saatinin yazın daha geç bitişi göz önüne alınarak o saatlerde daha sık vapur konulabilir.

1. İş saatinin yazın daha geç bitişi göz önüne alınarak o saatlerde daha sık vapur konulabilir.


iş sarpa sarmak
Anlamı:

1. iş, içinden çıkılması zor bir duruma girmek


iş seyahati
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İş gezisi


iş şirazesinden çıkmak
Anlamı:

1. düzenini kaybetmek, çığırından çıkmak


iş sözleşmesi
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , İşçilerle işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen yöntem ve şartları kapsayan sözleşme, iş akdi, hizmet akdi


iş tutmak
Anlamı:

1. iş yapmak, çalışmak

Örnek:

1. Aynı anda nasıl olur da başka bir iş tutabileceğine şaşar kalırdınız.

1. Aynı anda nasıl olur da başka bir iş tutabileceğine şaşar kalırdınız.

2. kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , kaba konuşmada , cinsel ilişkide bulunmak


iş vermek
Anlamı:

1. birine yapacak iş göstermek

2. argo , argo , argo , argo , gönlü olduğunu gösterecek davranışlarda bulunmak, pas vermek


iş yapmak
Anlamı:

1. çalışmak


iş yeri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir görevin yapıldığı yer

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , İşçinin iş sözleşmesine göre çalıştığı yer


iş yok
Anlamı:

1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , `o şeyden yarar beklememeli` anlamında kullanılan bir söz


İsa
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `İyilik edeyim derken kimseyi memnun edemedi` anlamındaki İsa'yı küstürdü, Muhammed'i memnun edemedi atasözünde geçen bir söz


Özel: Evet

Lisan : İbranice

Telaffuz : i:sa:

isabet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hedefe varma, hedefi vurma

Örnek:

1. Bir kurşun isabetiyle öldü.

1. Bir kurşun isabetiyle öldü.

2. Piyango vb. şans oyunlarında, kazanma, çıkma, vurma

3. Öneri, düşünce veya söz yerinde olma

Örnek:

1. Gönderilecek askerin sekiz tabur olmasında büyük isabet vardır.

1. Gönderilecek askerin sekiz tabur olmasında büyük isabet vardır.

4. Yanılmama

5. Güzel rastlantı

Örnek:

1. Bize uğramanız isabet, biz de sizi arıyorduk.

1. Bize uğramanız isabet, biz de sizi arıyorduk.

6. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Çok güzel, iyi oldu` anlamlarında kullanılan bir seslenme sözü


Lisan : Arapça iṣābet

Telaffuz : isa:bet

isabet almak
Anlamı:

1. vurulmak, yaralanmak

Örnek:

1. Düşman uçağı isabet aldı.

1. Düşman uçağı isabet aldı.


isabet etmek
Anlamı:

1. nişan alınan yere değmek, rastlamak

Örnek:

1. Kurşun hedefe isabet etti.

1. Kurşun hedefe isabet etti.

2. çıkmak

Örnek:

1. Piyangodan yüz bin lira isabet etti.

1. Piyangodan yüz bin lira isabet etti.

3. yerinde iş görmüş olmak

Örnek:

1. O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim.

1. O hâlde yalnız çıkmış olduğuma çok isabet etmiştim.

4. belli bir yerde bulunmak, yer almak

Örnek:

1. Adliyenin arka taraflarına isabet eden, şehrin gürültüsünü duymayan, sağır, mahfuz bir odasında idik.

1. Adliyenin arka taraflarına isabet eden, şehrin gürültüsünü duymayan, sağır, mahfuz bir odasında idik.


isabet oldu
Anlamı:

1. `yerinde, tam isteğe uygun` anlamında kullanılan bir söz


isabetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yerine düşmüş, yerinde, uygun

Örnek:

1. İsabetli bir karar aldılar.

1. İsabetli bir karar aldılar.