92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Bilme, anlama, sezme
1. Zira onun irfan seviyesi hakkında malumatım pek azdır.
1. Zira onun irfan seviyesi hakkında malumatım pek azdır.
2. Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Kültür
1. En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir.
1. En büyük emelim, maarif vekili olarak yurdumun irfanını yükseltmektir.
Lisan : Arapça ʿirfān
Telaffuz : irfa:nı
1. -i , -i , -i , -i , Yerinden oynatıp sallamak, sarsmak
2. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , İlgilendirmek
1. Çirkin ya da güzel oluşum çoktandır ırgalamıyordu beni.
1. Çirkin ya da güzel oluşum çoktandır ırgalamıyordu beni.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Irgalama işi yapılmak, sarsılmak, sallanmak
1. Gemimiz beşik gibi ırgalanır.
1. Gemimiz beşik gibi ırgalanır.
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Çabuk olmak, davranmak
2. Oynatmak, kımıldatmak
ırgatbaşı
1. isim , isim , isim , isim , Tarım işçisi, rençper
1. Ayakaltında bir ırgat veya başüstünde bir ana işlerinizi görür.
1. Ayakaltında bir ırgat veya başüstünde bir ana işlerinizi görür.
2. Yapı işçisi
3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerde ve yapılarda yatay kollarla ve birkaç kişi tarafından çevrilen bocurgat
1. İçlerinden bir gönüllü istedim, başüstüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bir adam.
1. İçlerinden bir gönüllü istedim, başüstüne gidip ırgatı çalıştıracak güçte bir adam.
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Irgatlardan sorumlu kimse
1. Fakat bir kadınla çene çalmakta olan ırgatbaşı hiç oralı olmuyordu.
1. Fakat bir kadınla çene çalmakta olan ırgatbaşı hiç oralı olmuyordu.
Telaffuz : ırga'tbaşı
1. isim , isim , isim , isim , Irgat olma durumu, rençperlik
1. İnsan ırgatlık eder, gene ekmeğini çıkarır, derler.
1. İnsan ırgatlık eder, gene ekmeğini çıkarır, derler.
iribaş, iri iri, iri kıyım, iri laf, iri yapılı, iri yarı, irili ufaklı, genç irisi
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olağandan daha hacimli, olağanı aşan büyüklüğü olan, ince karşıtı
1. Erdal, nişan halkasına benzediğini fakat taşlarının iri olduğunu söyledi.
1. Erdal, nişan halkasına benzediğini fakat taşlarının iri olduğunu söyledi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İri kıyılmış
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İri yapılı
1. İçeridekiler şaraplarını içip çubuklarını tüttürürken ikide bir iri kıyım bir adama takılıp duruyorlardı.
1. İçeridekiler şaraplarını içip çubuklarını tüttürürken ikide bir iri kıyım bir adama takılıp duruyorlardı.
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Uzun boylu ve etine dolgun (kimse), iri kıyım, iri yarı
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , İri yapılı
1. İri yarı, saçları ondüleli, mavi gözlü bir kadın.
1. İri yarı, saçları ondüleli, mavi gözlü bir kadın.
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kuyruksuz kurbağanın yumurtadan yeni çıkmış kurtçuğu
Telaffuz : iri'baş
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İriye yakın, biraz iri
1. Şapkanın üstünde irice bir kırlangıç var.
1. Şapkanın üstünde irice bir kırlangıç var.
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Atom numarası 77, atom ağırlığı 193,1, yoğunluğu 22,4 olan ve platin filizlerinde bulunan değerli bir element (simgesi Ir)
Lisan : Fransızca iridium
Telaffuz : iri'dyum