Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
imansız peynir
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yağı alınmış peynir


imansızca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , İmansız bir biçimde


Telaffuz : imansı'zca

imansızlık
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İnançsızlık


imar
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bayındırlık


Lisan : Arapça iʿmār

Telaffuz : i:ma:rı

imar etmek
Anlamı:

1. bayındır durumuna getirmek, bayındırlaştırmak, geliştirmek

Örnek:

1. Bu şehri imar etmek yalnız sokak açmak, alan yapmak değildir.

1. Bu şehri imar etmek yalnız sokak açmak, alan yapmak değildir.


imara açılmak
Anlamı:

1. yapılaşma yasağı olan bir yerin üzerine yapı yapılmasına izin vermek

Örnek:

1. Boğaziçi sırtları imara açıldı.

1. Boğaziçi sırtları imara açıldı.


imarcı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmarla uğraşan kimse

2. İmar etmeyi iş edinen kimse


imarcılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmarcının yaptığı iş


imaret

İlgili Kelimeler:

imarethane

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmarethane


Lisan : Arapça ʿimāret

Telaffuz : ima:ret

imarethane
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Yoksullara ve öğrencilere yiyecek dağıtmak için kurulmuş hayır kurumu, imaret

Örnek:

1. Gönlü o kadar geniş imiş ki sair yoksullar gibi imarethaneden bir tas çorba içmeyi dahi açgözlülük sayarmış.

1. Gönlü o kadar geniş imiş ki sair yoksullar gibi imarethaneden bir tas çorba içmeyi dahi açgözlülük sayarmış.


Lisan : Arapça ʿimāret + Farsça ḫāne

Telaffuz : ima:retha:ne

imbat
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli


Lisan : İtalyanca imbatto

imbik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Damıtmaya yarayan, damıtma işinde kullanılan araç, damıtıcı

Örnek:

1. Az çok bulamaç olan romantizm şiirinin daha imbikten geçmiş taraflarına geldim.

1. Az çok bulamaç olan romantizm şiirinin daha imbikten geçmiş taraflarına geldim.


Lisan : Arapça inbīḳ

imbikten çekmek
Anlamı:

1. damıtmak


imdada (veya imdadına) koşmak (veya yetişmek veya erişmek)
Anlamı:

1. çok zor ve tehlikeli bir anda yardım etmek

Örnek:

1. Aşağı kattan gürültüyü işiterek imdadıma koşan annem evvela neye uğradığını bilememişti.

1. Aşağı kattan gürültüyü işiterek imdadıma koşan annem evvela neye uğradığını bilememişti.

2. Neyse bu işte de otelci imdadımıza yetişti.

2. Neyse bu işte de otelci imdadımıza yetişti.


imdat

İlgili Kelimeler:

imdat çekici, imdat freni, imdat kolu, sıhhi imdat

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tehlikede olana yapılan yardım

Örnek:

1. Gelen imdat kuvvetinden vaktiyle haber alamıyor, mağlup oluyoruz.

1. Gelen imdat kuvvetinden vaktiyle haber alamıyor, mağlup oluyoruz.

2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Yetişin, kurtarın` anlamlarında bir seslenme sözü

Örnek:

1. Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun.

1. Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun.


Lisan : Arapça imdād

Telaffuz : imda:dı

imdat çekici
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında aracın camını kırıp dışarı çıkabilmek için aracın görünür bir yerinde bulundurulan kırma aleti


imdat etmek
Anlamı:

1. tehlikede olan birine yardım etmek


imdat freni
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında yolcuların aracı durdurabilmesi için görünür bir yerde bulunan fren


imdat kolu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında yolcuların aracı durdurabilmesi veya kapıları açabilmesi için görünür bir yerde bulunan durdurma veya açma kolu


imdat ummak
Anlamı:

1. yardım beklemek


imdatçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmdada gelen, yardıma koşan kimse

Örnek:

1. Gözlerinden akan yaş mıdır / İmdatçı gelmedi kış mıdır

1. Gözlerinden akan yaş mıdır / İmdatçı gelmedi kış mıdır


imdi
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Buna göre, şu hâlde, artık

Örnek:

1. İmdi biz umutsuz da olsak, tarih yapacağını yapar dersek bunun sonu tembelliğe varır.

1. İmdi biz umutsuz da olsak, tarih yapacağını yapar dersek bunun sonu tembelliğe varır.

2. Şimdi

Örnek:

1. Ona en büyük sırrını faş etmek, ona imdi yukarıda, kocasının yanı başında yemek yiyen Güzide'yi göstermek istemişti.

1. Ona en büyük sırrını faş etmek, ona imdi yukarıda, kocasının yanı başında yemek yiyen Güzide'yi göstermek istemişti.


Telaffuz : i'mdi

imece
Anlamı:

1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi

2. Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle bir kişinin veya bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile bitirilmesi


imece günü bulutlu, görmeyene ne mutlu
Anlamı:

1. `zamanın elverişli olup olmadığına bakmadan yardıma gelenleri bulunan iş sahibine ne mutlu` anlamında kullanılan bir söz


imeceye girmek
Anlamı:

1. imece yoluyla yapılacak çalışmaya katılmak

Örnek:

1. Gençlerle imeceye girme gücü yitirilmediği sürece yaşlanmanın ertelenebileceğini kanıtladı.

1. Gençlerle imeceye girme gücü yitirilmediği sürece yaşlanmanın ertelenebileceğini kanıtladı.