92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Yağı alınmış peynir
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İnançsızlık
1. bayındır durumuna getirmek, bayındırlaştırmak, geliştirmek
1. Bu şehri imar etmek yalnız sokak açmak, alan yapmak değildir.
1. Bu şehri imar etmek yalnız sokak açmak, alan yapmak değildir.
1. yapılaşma yasağı olan bir yerin üzerine yapı yapılmasına izin vermek
1. Boğaziçi sırtları imara açıldı.
1. Boğaziçi sırtları imara açıldı.
imarethane
1. isim , isim , isim , isim , İmarethane
Lisan : Arapça ʿimāret
Telaffuz : ima:ret
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Yoksullara ve öğrencilere yiyecek dağıtmak için kurulmuş hayır kurumu, imaret
1. Gönlü o kadar geniş imiş ki sair yoksullar gibi imarethaneden bir tas çorba içmeyi dahi açgözlülük sayarmış.
1. Gönlü o kadar geniş imiş ki sair yoksullar gibi imarethaneden bir tas çorba içmeyi dahi açgözlülük sayarmış.
Lisan : Arapça ʿimāret + Farsça ḫāne
Telaffuz : ima:retha:ne
1. isim , isim , isim , isim , Yazın, gündüz denizden karaya doğru esen mevsim rüzgârı, deniz yeli
Lisan : İtalyanca imbatto
1. isim , isim , isim , isim , Damıtmaya yarayan, damıtma işinde kullanılan araç, damıtıcı
1. Az çok bulamaç olan romantizm şiirinin daha imbikten geçmiş taraflarına geldim.
1. Az çok bulamaç olan romantizm şiirinin daha imbikten geçmiş taraflarına geldim.
Lisan : Arapça inbīḳ
1. çok zor ve tehlikeli bir anda yardım etmek
1. Aşağı kattan gürültüyü işiterek imdadıma koşan annem evvela neye uğradığını bilememişti.
1. Aşağı kattan gürültüyü işiterek imdadıma koşan annem evvela neye uğradığını bilememişti.
2. Neyse bu işte de otelci imdadımıza yetişti.
2. Neyse bu işte de otelci imdadımıza yetişti.
imdat çekici, imdat freni, imdat kolu, sıhhi imdat
1. isim , isim , isim , isim , Tehlikede olana yapılan yardım
1. Gelen imdat kuvvetinden vaktiyle haber alamıyor, mağlup oluyoruz.
1. Gelen imdat kuvvetinden vaktiyle haber alamıyor, mağlup oluyoruz.
2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , `Yetişin, kurtarın` anlamlarında bir seslenme sözü
1. Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun.
1. Ağlıyorsun, imdat, imdat! diyorsun.
Lisan : Arapça imdād
Telaffuz : imda:dı
1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında aracın camını kırıp dışarı çıkabilmek için aracın görünür bir yerinde bulundurulan kırma aleti
1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında yolcuların aracı durdurabilmesi için görünür bir yerde bulunan fren
1. isim , isim , isim , isim , Tehlike anında yolcuların aracı durdurabilmesi veya kapıları açabilmesi için görünür bir yerde bulunan durdurma veya açma kolu
1. isim , isim , isim , isim , İmdada gelen, yardıma koşan kimse
1. Gözlerinden akan yaş mıdır / İmdatçı gelmedi kış mıdır
1. Gözlerinden akan yaş mıdır / İmdatçı gelmedi kış mıdır
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Buna göre, şu hâlde, artık
1. İmdi biz umutsuz da olsak, tarih yapacağını yapar dersek bunun sonu tembelliğe varır.
1. İmdi biz umutsuz da olsak, tarih yapacağını yapar dersek bunun sonu tembelliğe varır.
2. Şimdi
1. Ona en büyük sırrını faş etmek, ona imdi yukarıda, kocasının yanı başında yemek yiyen Güzide'yi göstermek istemişti.
1. Ona en büyük sırrını faş etmek, ona imdi yukarıda, kocasının yanı başında yemek yiyen Güzide'yi göstermek istemişti.
Telaffuz : i'mdi
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi
2. Birçok kimsenin toplanıp el birliğiyle bir kişinin veya bir topluluğun işini görmesi ve böylece işlerin sıra ile bitirilmesi
1. `zamanın elverişli olup olmadığına bakmadan yardıma gelenleri bulunan iş sahibine ne mutlu` anlamında kullanılan bir söz
1. imece yoluyla yapılacak çalışmaya katılmak
1. Gençlerle imeceye girme gücü yitirilmediği sürece yaşlanmanın ertelenebileceğini kanıtladı.
1. Gençlerle imeceye girme gücü yitirilmediği sürece yaşlanmanın ertelenebileceğini kanıtladı.