92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Cevap veremez duruma getirme, susturma
2. Herhangi bir iş yerinin gelirlerini toplama işini üzerine alma
Lisan : Arapça ilzām
Telaffuz : ilza:mı
im bilimi, çizgi im, kesme imi
1. isim , isim , isim , isim , İşaret
2. Alamet
1. isim , isim , isim , isim , Dolaylı olarak anlatma, üstü kapalı olarak belirtme, işaretleme, anıştırma, ihsas
1. Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen.
1. Başkalarına ima ile bile söylemekten çekindiğim en mahrem şeyleri bilen insandın sen.
2. Açıkça belirtilmeyen, dolaylı olarak anlatılan şey
Lisan : Arapça īmāʾ
Telaffuz : i:ma:
1. dolaylı anlatmak, anıştırmak, ihsas etmek
1. Kendisine bu sevdadan vazgeçmesini nezaketle ima ettim.
1. Kendisine bu sevdadan vazgeçmesini nezaketle ima ettim.
1. isim , isim , isim , isim , İmge
1. Ondan daha saygın, daha yakışıklı ve etkili bir şef imajı bulmak zordu.
1. Ondan daha saygın, daha yakışıklı ve etkili bir şef imajı bulmak zordu.
Lisan : Fransızca image
1. isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , isim , isim , toplum bilimi , toplum bilimi , İmgelem
Lisan : Fransızca imagination
1. isim , isim , isim , isim , Ham maddeyi işleyip mal üretme
2. Yapım
Lisan : Arapça iʿmāl
Telaffuz : i:ma:l
1. ham maddeyi işleyerek bir mal üretmek
1. Ayakkabı imal etmek.
1. Ayakkabı imal etmek.
imalathane, fason imalat, seri imalat
1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Ham madde işlenerek yapılan her türlü mal
2. İşlenerek yapılan üretim
1. Bu paketler satılsın, imalata ondan sonra devam edilecekti.
1. Bu paketler satılsın, imalata ondan sonra devam edilecekti.
Lisan : Arapça iʿmālāt
Telaffuz : i:ma:la:tı, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Ham maddeleri işleyerek piyasaya çıkacak duruma getiren iş yeri, yapımevi
Lisan : Arapça iʿmālāt + Farsça ḫāne
Telaffuz : i:ma:latha:ne, l ince okunur
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir tarafa yatırma, eğme
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Aruz vezninde kısa okunması gereken heceyi ölçüye uydurmak için uzun okuma, zihaf karşıtı
Lisan : Arapça imāle
Telaffuz : ima:le
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üstü kapalı, örtülü (söz veya davranış)
1. Başka bir gün aralarında gene imalı bir konuşma oldu.
1. Başka bir gün aralarında gene imalı bir konuşma oldu.
imambayıldı, imamevi, imamkayığı, imam nikâhı, imamsuyu, başimam, köy imamı, mahalle imamı
1. isim , isim , isim , isim , Cemaate namaz kıldıran kimse
2. Müslümanlıkta mezhep kuran kimse
3. Hz. Muhammed'den sonra onun vekilliği görevini üzerine alan halifelere verilen unvan
4. Bazı küçük İslam devletlerinde devlet başkanı
5. En önde bulunan kimse, önder
Lisan : Arapça imām
1. `bir şey alınması imkânı olmayan yerden, bir şeyler vermesini beklemek boştur` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , İslami kurallara göre kıyılan nikâh
1. Belediye nikâhını daha sonra yapmak üzere imam nikâhını kıydılar.
1. Belediye nikâhını daha sonra yapmak üzere imam nikâhını kıydılar.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İmam nikâhı olan
1. Bunlar imam nikâhlı olduklarını söylüyorlar.
1. Bunlar imam nikâhlı olduklarını söylüyorlar.
1. `yöneticilerin kötü bir iş yapmaları, onların buyruğundakilerin daha kötü bir iş yapmalarına yol açar` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Bütün olarak kızartılmış ve ortası yarılmış patlıcanın içine soğan, sarımsak ve domatesli iç konularak yapılan zeytinyağlı yemek
Telaffuz : ima'mbayıldı
1. isim , isim , isim , isim , Tespihlerin baş tarafına geçirilen uzunca parça
Lisan : Arapça ʿimāme
Telaffuz : ima:me