Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
husul
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olma, oluş, oluşma, meydana gelme


Lisan : Arapça ḥuṣūl

Telaffuz : husu:lü

husul bulmak
Anlamı:

1. husule gelmek


husule gelmek
Anlamı:

1. olmak, oluşmak, doğmak, çıkmak, meydana gelmek

Örnek:

1. Bu hülya uzaklaştıkça ruhta zehirli bir fütur husule geliyordu.

1. Bu hülya uzaklaştıkça ruhta zehirli bir fütur husule geliyordu.


husumet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hasım olma durumu

2. Düşmanlık


Lisan : Arapça ḫuṣūmet

Telaffuz : husu:met

husumet beslemek
Anlamı:

1. hasım olmak, düşman olmak


husumetkâr
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Düşmanlık besleyen, kin güden (kimse)

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Düşmanca

Örnek:

1. Eniştesinin saflığından cesaret alarak ablasının husumetkâr davranması, evdeki mevkisini güçleştiriyordu.

1. Eniştesinin saflığından cesaret alarak ablasının husumetkâr davranması, evdeki mevkisini güçleştiriyordu.


Lisan : Arapça ḫuṣūmet + Farsça -kār

Telaffuz : husu:metkâr

hüsün

İlgili Kelimeler:

hüsnühâl, hüsnühat, hüsnükabul, hüsnükuruntu, hüsnüniyet, hüsnütelakki, hüsnüteveccüh, hüsnüyusuf, hüsnüzan

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Güzellik


Lisan : Arapça ḥusn

huşunet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sertlik, kabalık, kırıcılık

Örnek:

1. Ondan sonra tekrar ziyaretlerine gittiğim zaman da sertlik ve huşunet gösterdiler.

1. Ondan sonra tekrar ziyaretlerine gittiğim zaman da sertlik ve huşunet gösterdiler.


Lisan : Arapça ḫuşūnet

Telaffuz : huşu:net

husus
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Konu, madde

Örnek:

1. Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar.

1. Mallarımın idaresi hususunda kendisinden hiçbir yardım esirgemiyorlar.

2. Özellik, yön

Örnek:

1. Şu hususu da gözden uzak tutmamalı.

1. Şu hususu da gözden uzak tutmamalı.


Lisan : Arapça ḫuṣūṣ

Telaffuz : husu:su

hususi
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Özel

Örnek:

1. Kadıköy vapurunun hususi kamarasında, boyları birer metreyi aşmayan bir müvezzi kalabalığı kaynaşıyor.

1. Kadıköy vapurunun hususi kamarasında, boyları birer metreyi aşmayan bir müvezzi kalabalığı kaynaşıyor.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Özel olarak, özel bir biçimde

Örnek:

1. Annemle babam dört gün içinde üç defa hususi konuştular.

1. Annemle babam dört gün içinde üç defa hususi konuştular.


Lisan : Arapça ḫuṣūṣī

Telaffuz : husu:si:

hususilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hususi olma durumu


hususiyet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Özellik

Örnek:

1. Zaten insanın en büyük hususiyeti, içinde bulunduğu hâlden kurtulma arzusudur.

1. Zaten insanın en büyük hususiyeti, içinde bulunduğu hâlden kurtulma arzusudur.

2. İleri derecede tanışıklık, ahbaplık, yakınlık


Lisan : Arapça ḫuṣūṣiyyet

Telaffuz : husu:siyet

hususuyla
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Özellikle


husye
Anlamı:

1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Er bezi, testis


Lisan : Arapça ḫuṣye

Telaffuz : hu'sye

Hüt Dağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , `Çok şişmek, kabarmak` anlamında kullanılan Hüt Dağı gibi şişmek deyiminde geçen bir söz


Özel: Evet

Telaffuz : Uhut dağının adından

hutbe
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Cuma ve bayram namazlarında minberde okunan dua ve verilen öğüt


Lisan : Arapça ḫuṭbe

hüthüt
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Çavuş kuşu


Lisan : Arapça hudhud

hutut
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Çizgiler

Örnek:

1. Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu.

1. Köy evlerinin kızıl loşluğundan gece karanlığına geçerken keskin hututu eriyordu.


Lisan : Arapça ḫuṭūṭ

Telaffuz : hutu:tu

hüvelbaki
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , `Baki kalan Allah'tır.` anlamında ve genellikle mezar taşlarına yazılan bir söz


Lisan : Arapça huve + bāḳī

Telaffuz : hü'velba:ki:

hüveyda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Besbelli, açıkça, meydanda, aşikâr


Lisan : Farsça huveydā

Telaffuz : hüveyda:

hüviyet

İlgili Kelimeler:

hüviyet cüzdanı, millî hüviyet

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kimlik

Örnek:

1. Hüviyetini saklayan zengini de merak ediyorlardı.

1. Hüviyetini saklayan zengini de merak ediyorlardı.


Lisan : Arapça huviyyet

hüviyet cüzdanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kimlik belgesi


huy
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnsanın yaradılış ve ruh özelliklerinin bütünü, mizaç, tabiat

Örnek:

1. Can çıktıktan sonra da huy, adamı kolay kolay terk etmiyor.

1. Can çıktıktan sonra da huy, adamı kolay kolay terk etmiyor.

2. Alışkanlık

Örnek:

1. Bu günden sonra geceleri dolaşma huyu edindim.

1. Bu günden sonra geceleri dolaşma huyu edindim.


Lisan : Farsça ḫūy

huy canın altındadır
Anlamı:

1. `doğuştan gelen özellikler değiştirilemez` anlamında kullanılan bir söz

Örnek:

1. Huy canın altındadır. Üç beş anı yazdıktan sonra mızırdanma başladı işte.

1. Huy canın altındadır. Üç beş anı yazdıktan sonra mızırdanma başladı işte.


huy edinmek
Anlamı:

1. bir davranışı alışkanlık durumuna getirmek

Örnek:

1. Zaten son zamanlarda önüne gelen her şeyi tekmelemeyi huy edinmişti.

1. Zaten son zamanlarda önüne gelen her şeyi tekmelemeyi huy edinmişti.