Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
heyecan
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sevinç, korku, kızgınlık, üzüntü, kıskançlık, sevgi vb. sebeplerle ortaya çıkan güçlü ve geçici duygu durumu

Örnek:

1. Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor.

1. Çıngırağın her çekilişinde ikisinin de heyecandan yürekleri ağızlarına geliyor.

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Coşku

Örnek:

1. Halk heyecan içinde.

1. Halk heyecan içinde.


Lisan : Arapça heyecān

Telaffuz : heyeca:nı

heyecan duymak
Anlamı:

1. heyecanlanmak


heyecan vermek
Anlamı:

1. heyecan duymasına sebep olmak

Örnek:

1. Göz kamaştırıcı bir mücevher, kuyumcuya heyecan verir.

1. Göz kamaştırıcı bir mücevher, kuyumcuya heyecan verir.


heyecana düşürmek
Anlamı:

1. heyecanlandırmak

Örnek:

1. Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü.

1. Adına ve şimdi gördüğüm şahsiyetine zaten hayran olduğum büyük askerin bu alakası beni heyecana düşürmüştü.


heyecana gelmek
Anlamı:

1. heyecanlanmak, heyecan duymak


heyecana getirmek
Anlamı:

1. heyecanlandırmak, heyecanlanmasına sebep olmak

Örnek:

1. Nağmeler ve hanende sesleri, uslu ve evcimen halkı heyecana ve galeyana getiriyordu.

1. Nağmeler ve hanende sesleri, uslu ve evcimen halkı heyecana ve galeyana getiriyordu.


heyecana kapılmak
Anlamı:

1. aşırı derecede heyecan, coşku duymak

Örnek:

1. Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum.

1. Ne zaman böyle büyük makineler görsem kolay kolay tarif edilemeyen bir heyecana kapıldığımı duyuyorum.


heyecanlanabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlanabilmek işi


heyecanlanabilmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Heyecanlanma ihtimali veya imkânı bulunmak


heyecanlandırabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlandırabilmek işi


heyecanlandırabilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Heyecanlandırma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Heyecanlandırma becerisi bulunmak


heyecanlandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlandırmak işi

Örnek:

1. O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi.

1. O vakitler, bu kadarcık ümit ve teşvik, bizi heyecanlandırmaya yeterdi.


heyecanlandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Heyecan duymasına sebep olmak

Örnek:

1. Yurt dışına başlayan büyük göç, beni hep heyecanlandırmış hep ilgi alanım içinde kalmıştır.

1. Yurt dışına başlayan büyük göç, beni hep heyecanlandırmış hep ilgi alanım içinde kalmıştır.


heyecanlanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlanma işi


heyecanlanıverme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlanıvermek durumu


heyecanlanıvermek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak heyecanlanmak

Örnek:

1. Gülümsedi, daha doğrusu İngilizce güldü ilkin. Sonra birden heyecanlanıverdi.

1. Gülümsedi, daha doğrusu İngilizce güldü ilkin. Sonra birden heyecanlanıverdi.


Telaffuz : heyecanlanı'vermek

heyecanlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlanmak işi


heyecanlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Herhangi bir nedenle güçlü, geçici bir duygulanımdan etkilenmek, heyecana gelmek, coşmak

Örnek:

1. Cümleleri parlaktı, jestlerle konuşuyordu, heyecanlandırıyor ve heyecanlanmış görünüyordu.

1. Cümleleri parlaktı, jestlerle konuşuyordu, heyecanlandırıyor ve heyecanlanmış görünüyordu.


heyecanlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çabuk, kolay heyecanlanan, müteheyyiç

Örnek:

1. Herkes tedirgin, kuruntulu ve heyecanlı idi.

1. Herkes tedirgin, kuruntulu ve heyecanlı idi.

2. Heyecan veren

Örnek:

1. Benim için çok heyecanlı günlerdi.

1. Benim için çok heyecanlı günlerdi.

3. Heyecan içinde yapılan

Örnek:

1. Politikacıların gürültülü, heyecanlı tartışmalarından nefret ederdi.

1. Politikacıların gürültülü, heyecanlı tartışmalarından nefret ederdi.


heyecanlılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecanlı olma durumu

2. Aşırı duyarlı olma


heyecansız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çabuk, kolay heyecanlanmayan

2. Heyecan vermeyen

3. Heyecanı olmayan

Örnek:

1. Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi.

1. Önce benim sonra kardeşimin elini avuçlarının arasına alıp tutuk ama heyecansız bir sesle yakında yeniden evleneceğini söyledi.

4. Heyecanla yapılmayan


heyecansızca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Heyecansız bir biçimde


Telaffuz : heyecansı'zca

heyecansızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Heyecansız olma durumu


heyelan
Anlamı:

1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Toprak kayması

Örnek:

1. Bizi belimize kadar gömen heyelanın altından başlarımızı güç doğrultmuştuk.

1. Bizi belimize kadar gömen heyelanın altından başlarımızı güç doğrultmuştuk.


Lisan : Arapça heyelān

Telaffuz : heyela:nı, l ince okunur

heyet

İlgili Kelimeler:

heyet raporu, umumi heyet, fasıl heyeti, hakem heyeti, ihtiyar heyeti, istişare heyeti, köy ihtiyar heyeti, mütevelli heyeti, tahrir heyeti, teftiş heyeti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kurul

Örnek:

1. Heyet ve miralay Galip Bey huzura girdiler.

1. Heyet ve miralay Galip Bey huzura girdiler.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Gök bilimi

3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Biçim, kılık, dış görünüş


Lisan : Arapça heyʾet